12 Kasım 2008 Çarşamba

az gelmiş anestezi

içim boşaldı, bomboş kaldı, ne üzüntü ne bir his, sadece sessizlik var. ara ara aklıma gelen artık olmayacağın gerçeği aynı hızla kafamdan uzaklaşıyor. bu idrak etmem gereken gerçek her sabah uykumdan uyandığımda yepyeni gibi beni bulacak biliyorum. bunun gerçekten gerçek olduğunu anlamak bir güne, şimdi orada olan ve ağlayarak acı çektiğini söyleyenler gibi sadece bu güne mahsus değil benim hayatımda. olması da gerekmiyor aslında. b.nin söylediği gibi acımı diğer insanlar gibi çekmem, yasımı başkaları gibi tutmam gerekmiyor, ağlamam, bağırmam sonra da unutmam gerekmiyor. sana olan kızgınlığım buluyor bazen beni, beni bu kadar üzdüğün için sana olan hırsım, tüm bunları yaparken beni hiç düşünmemiş olman gerçeği beni sinirlendiriyor. bu da saçmalık biliyorum. sana kızmam bu saatten sonra saçmalık sadece ama geliyor işte içime. duygularım benden bağımsız bir bedenin içerisinde değişiyor sürekli. anlayamadığım bir hızla değişiyor. sonra hepsi geçiyor, bomboş bir meydan gibi duruyor, rüzgarlar esiyor ama fırtına hiç çıkmıyor. sadece rüzgar. sesini bile duyabiliyorum acımın ve konuştuğumuz gibi bunu anlatmaya çalışmak çok nafile kalıyor. göğsümde hissediyorum bir taş gibi oturuyor. göğüs kafesimde kocaman bir taş var, her nefes aldığımda daha da büyüyor. sonsuz bir uykuya yatıp rüyasız uyumak istiyorum. senin gibi aslında. tam da şimdi senin yaptığın gibi uyumak, uyanmamak öyle güzel geliyor ki içime. okadar yorgun hissediyorum ki kendimi, bir yandan da az gelmiş anestezi altında gibiyim. her şeyi duyabiliyorum, anlayabiliyorum da ama müdahale edemiyorum. sanırım şu anda her şeyi en iyi bu açıklıyor. hissetmiyorum, konuşamıyorum ama duyabiliyorum ve anlayabiliyorum.

Hiç yorum yok: