10 Mart 2014 Pazartesi

sins

is this love diye başlıyor bir süredir sabahlar,
güneş yok yağmur var yine mutluyuz,
kime ne?
yanımda gözlerini açıyorsun, "gülmek değil, gülümsemek" deyişin geliyor aklıma,
her bana bakışın gülümsemek sanki,
her konuşmamızın sonu gülmek,
kötü şeyler de oluyor arada,
olacak tabii,
"gidiyorum" dediğimde bırakmıyorsun ya beni, gerisini hallederiz sanki.
başucunda yazıyor ya;
gözlerin sabahın 8'inde bana açık,
ne günah işlediysek yarı yarıya..

bir sürü korku sarıyor etrafımı ne zaman bu kadar mutlu olsam,
biliyorumki etraftan gelecek tehlikeden büyük kendi içimizdeki,
mutluluk alışmadık götte durmayan bir duygu, insan şaşkına dönüveriyor üst üste mutlu olunca.
bir süre sonra mutlu olduğunu anlamamaya başlıyor mesela, normal bu gibi geliyor,
bunun için neye sahip olduğunu hatırlatmak lazım kendi kendine arada.

mutlaka ah almışızdır, alıyoruzdur halihazırda,
mutlaka birilerinin canı yanmıştır biz buraya gelirken, yolda,
bilerek bilmeyerek mutsuz etmişizdir birilerini,
o birileri de bizi çok mutsuz etmiştir vaktinde belki,
ama şimdi mutluluğu ilk kapan suçlu oluyor kafasında,
bir çeşit gizlilik içinde yaşamaya çalışıyoruz bizi de şaşkınlığa düşüren ışığı.
istemesek de çok ortada, sana bakışımı gören sıradan bir insanın şaşkınlığa düşeceğinden eminim aslında, gözlerini kamaştıracak kadar çok seviyorum bazen seni, içime sığmadığını, gözümden, ağzımdan, ellerimden taştığını hissediyorum.
sımsıkı sarılıp kendine çekiyorsun bazen beni, bir sonsuzluk aslında kocaman ve karanlık, mutluyum hemen orada, çok mutluyum demeyi hatırlatmıyorum kendime, etrafımı sarıyorsun, ellerimi yukarı kaldırıp teslim oluyorum sana bütün kalbimle, bütün sevgimle yanında duruyorum bir süredir, bazen senin bile anlamakta güçlük çektiğini hissediyorum, normal, ben bile anlayamıyorum.
aynı şiddette senin sevginle karşılaştığımda ben de şaşkınlığa düşüyorum.
hayatın en güzel yeri akıl sır ermeyen yeri değil mi?
nasıl oluyor, nasıl oldu, ne zaman, ne çabuk derken sen, bir bakmışsın bütün sabahlarını kaplamış birisi.
güzel müzikler, sabah sigaraları, filtre kahve kokusu, yağmur sesi, gri ankara sabahının bile bir insanı mutlu edebilmesi olmuş hayatın. her şeyi unutturmuş sana, çünkü yaşama sebebin buymuş. tüm insanların sadece mutlu olabilmek için yaşadığına inanıyorum ben çok uzun zamandır. biraz mutlu olabilme güdüsü insanı hayatta tutan, yoksa dayanılmaz bu boktan hayata. ve sonunda mutlu olabildiğinde onu elinde tutabilmek dünyanın en zor işlerinden biri.
kazanmak çok zor kaybetmek çok kolay oluyor genelde,
bazende hiç bir şey yapmadan, olduğun yerde dururken sadece,
bakarken, gülerken, kendi kendine düşünüp hemen ardından unuturken,
hiç beklemezken aslında, gerçekten tam da beklemediğin yerden geliveriyor.

love :)

bu sana bir doğum günü mektubu olacaktı aslında. iyiki geldin.
hiç bir şey yapmadan, olduğum yerde dururken sadece,
bakarken, gülerken, kendi kendime düşünüp hemen ardından unuturken,
hiç beklemezken aslında, gerçekten tam da beklemediğim yerden geldin.
bir daha olmaz sanırken, aşkın tek seferlik bir duygu olduğunu kanıksamışken,
bir daha bu alık mutluluğu gelmez derken,
çok üzgünken aslında, aşkın ne kadar güzel olduğunu kendine hatırlatabilmek için eline yazdırmışken,
iyiki geldin.

iyiki doğmuşsun, bir gün gelip benim olmuşsun.

seni seviyorum.

s.










6 Mart 2014 Perşembe

#şiirsokakta

Belki biraz geç rastladım sana
Ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza
                                                    C. Süreyya