29 Mayıs 2008 Perşembe

değil.

Dönmek
Mümkün mü artık dönmek
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek

Neresi sıla bize, neresi gurbet

Al bizi koynuna ipek yolları
Üstümüzden geçiyor gökkuşağı
Sevdalı bulutlar uçan halılar
Uzak değil dünyanın kapıları

Neresi sıla bize neresi gurbet
Yollar bize memleket

Gitmek
Mümkün mü artık gitmek
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek

Neresi sıla bize neresi gurbet

Takılı akşamlar günbatımları
Çocuk gibi ağlar ya sarhoşları
Olmamış yaşamlar eksik yarınlar
Hatırlatır herşey eski aşkları

Neresi sıla bize neresi gurbet
Yollar bize memleket ..

22 Mayıs 2008 Perşembe

fashion tv nin kahveye takilanlar uzerine etkisi


türk mahalle kahvelerinde fashion tv izlenmesi hakkında sosyolojik bir çalışma yapılması gerekiyor bence. çünkü zaman zaman oyunu falan bırakıp ciddi ciddi defile izlediklerini gözlemlemek mümkün. mesela ne zaman? mesela victoria’s secret’ın angelları podyumdayken..
bu durumda varılabilecek yorumlar için şunlar geliyor aklıma:
1. türk erkekleri moda ile sandığımızdan çok ilgilidir
2. cine 5 şifresi kapalıdır, digiturk aktivitesi yoktur
3. türk erkekleri yarı çıplak kadın izlemeye doymamıştır
lakin bir de şöyle bir durum var dikkatimi celbeden, sadece kahvelerde değil, gece klüpleri adını verebileceğimiz bir takım mekanların 4 yanına serpiştirilmiş olan lcd ekranlarda da karşımıza fashion tv çıkıyor ve sahnedeki sanatçıdan sıkılan gözler fashion tv’ye kayıyor, bu durumda da şunu anlayabiliyoruz ki, arkada müzik çalarken sesi kapalı izlenebilecek en eğlenceli şeylerden biri mankenlerdir. görsel olarak doyurucu, içerik olarak boş adlandırabileceğimiz (en azından moda ile benim kadar ilgili olan kısım için) bu kanal aslında kahvelerde de kötü bir niyetle değil aynen bu sebeple açılmaktadır. yani kahvede oturanlar "bir 31 malzemesi olarak fashion tv" izlememekte, mesela kağıt dağıtılırken boş geçirdikleri zamanda göz zevki tatmin etmektedirler. takip gerektirmeyen, her yeniden baktığınızda yine bir manken ile karşılaştığınız bir kanal olması itibariyle de tercih sebebi olması çok anormal değildir..
ayrıca yine spor salonlarında da çoğunlukla izlenen kanallardan bir tanesidir. motive edici etki yahut az evvel bahsedilen (takip gerektirmeme gibi) sebeplerden tercih sebebidir..
peki başlığın geri kalan kısmındaki "takılanlar üzerindeki etkisi"ne gelecek olursak neler söylenebilir? şöyle ki efendim, bana kalırsa, bu erkeklerin bir miktar daha gözlerinin açılmasına, ve osmanlıdan kalma "balık eti hatun iyidir", "kadın dediğin ele avuca gelir" gibi geleneksel fikirlerden uzaklaşıp, kafalarındaki "güzellik" kavramının yeniden şekillenmesine sebebiyet verebilmektedir.
aslında kendi içine kapalı, mahalle kültürü içerisinde yoğurulmuş, annesinin hamur işleri ile büyütülmüş, gördüğü kadınların çoğunluğu maki adını verdiğimiz kısa ve bodur çalılıklara benzeyen kadınlardan sonra, boyu 1,80den aşağı olmayan, lakin kilosu 50lerde gezen, yükte hafif pahada ağır bu ablaları izlemeleri iyi midir diye düşünmek lazım. nedir bunun sonucu?
adamlar karılarını zaten yılların getirdiği alışkanlık ve depreciation sebebiyle beğenmezken, bir de gün boyu "fashion tv insanı" görmenin etkisi ile iyice beğenmez, aşağılar olabileceklerdir.
tabii bütün kabahati fashion tv’ye yüklemek hıyarlığın önde gideni olacaktır lakin muhtemel etkiler bunlar olabilir..
bir de..bunu da söylemeden geçemeyeceğim elbette, benzerlerini tatil beldelerimizde gören haşin türk erkeklerinin "aha yakaladım" etkisine kapılıp, muhtelif yerlerinden yakalamak istemelerine sebebiyet verebilecektir.
bunu engellemek için fashion tv mi yasaklansın peki?
hayır.
ne diyor ünlü türk düşünürü cmylmz?
(ps:
1. neden kadınlarında ev işi yaparken izleyebilecekleri slip donları ile salınan erkekleri gün boyu gösteren bir kanal yoktur sorusuna kadın vücudunun estetik, erkek vücudunun ise kalın-kıllı-yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve uzak olması gibi çok da manalı olmayan cevaplar verilebilir..
2. fashion tv izleyip karısını beğenmeyen erkeklerin kendileri neye benzer konusuna ise hiç girmek istemiyorum..)

12 Mayıs 2008 Pazartesi




“öyle uzak ki elin, uzakları aşıyor
bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
ya her şeyim ya hiçim
sorma dünyam ne biçim
bir kördüğüm ki içim
çözdükçe dolaşıyor..”

back


"yine" demekten sıkıldım ama "yine"..

i'm back honey and missed you much..

yüreğime çöküyor hayat içerisine girer girmez, sanki bir rüyadan uyanmış gibiyim hemen koru migrosun önünde muavin dürtmesi sonucu.. uyandırdığı için beni, kızamıyorum bile adama, geldik diyor bana, gelmeyiverseydik diyemiyorum.. yol upuzun sürüyor, her "dönüş" gibi, gidişten çok uzun..


yanımdaki teyze soruyor "nereye gidiyorsun?", lüzumsuz diyalog çabamıza hemen burada son verebilmek adına "cehenneme" demek geçiyor içimden (terbiyesizlik etme sinem..), otobüsün önünde ankara yazıyor, yanlış mı bindim acaba, ben ona sorsam sen nereye gidiyorsun diye, yol uzun dinler dururum, ankara üzerinden muş'a devam edicem ben, yokuş olan yolu tırmanıcam ordan da "giden gelmiyor acep ne iştir" kısmına geçmeyi planlıyorum teyzecim.. gidicem gelmicem.


"öğrenci misin" diyor bu seferde, hangimiz değiliz ki, her gün bir şeyler öğrenmekle geçiyor hayat, dersini bir seferde almayı beceremeyenler için. yüzümden bunlar okunuyor sanırım..nitekim halatım boğum boğum lakin o halat ile yapabileceklerim paşayı gezdirmek ile sınırlı.


diyalog çabası 11 saat için yeterli bir uzunlukta sona erdi, oy şişmanım bacağını altına aldı, beni ezdi ama buna da şükür diyerek devirdim götümü yola bakmaya başladım. kulağıma taktığım kulaklık da teyzeyi susturmak için bir faktör olmuş olabilir elbette..matah bir şey sanki, aman sosyalleşme, oysa ne diyorduk, herkesin bir hikayesi vardır, artık hiç bir hikaye beni cezbetmiyor, mutlu son bulan varsa beri gelsin..


gece 2de denizlide iniyorum otobüsten, aklımın yarısı aynı yönü tersten devam eden ve üzerinde "marmaris" yazan otobüse kayıyor ama artık o kadar genç değilim sanırım, kendi otobüsüme, 2 ton çeken teyzenin yarısına denk gelen koltuğuma dönüyorum. sığıyorum bana uygun görülen yere, uyuyamıyorum, karnım ağrıyor..


sonra ev.

işte şimdi burdayım.

burdayım evet.

başka ne diyebilirim ki?

hayal dünyası burada sona eriyor, gün saymak başlıyor yeniden, sayılı günün çabuk geçeceğini söyleyen amcamın ellerinden öperim..geçmiyor!

8 Mayıs 2008 Perşembe

yanfaklayalım..




"yanfaklamak" isimli bir gerçek giriyor yaşantıma, bir de "ıgh". 2sininde anlamını burada herkes biliyor, "piiz" gibi..
rüyalarıma geri gelen orospu çocuğuna arada bir baktığımda kendime sadece "neden" diye sorabiliyorum. gün içerisinde bir aksama yok, allah bizi rüyalardan korusun..daydreamer bir halim var zaten, genellikle yüzümde aynı oturmuş gülümser ifade ile müzik, rüzgar, deniz ve biz..
kendime bir miktar fazladan karın ağrısı ekledim ama en azından geldiğimden beri beni hiç yolda bırakmayan bir midem var -ki beni bile şaşırttı performansı.. burdan mideme teşekkür etmek istiyorum :)
yine devamlı bir yürüme halindeyim. günün tekne üzerinde olmayan kısımlarında mutlaka yürüyor oluyorum. güneşe doğru seyretmekteyiz genellikle.. güneşe çevriliyorum bende ayçiçekleri gibi..
zaman di'li geçmiş, miş'li geçmiş hiç fark etmiyor, neticede dönüp bakıyoruz, geçen geçmiş..
ve duydukça insanların "hayattan çok sıkıldım" feryatlarını, içimde yaprak kıpırdamıyor, nitekim benim hayatım sonunda benim istediğim yerde, benim istediğim işle başlıyor, daha yeni başlıyor hemde..
velhasıl mutlu iken yazı yazmak gerçekten zor. ne anlatsan beyhude geliyor, acıyı anlatmak ise daha mı kolay yoksa alışılagelmiş olan olduğundan mı işime geliyor bilmiyorum.

elbette her zaman olduğu gibi kafam çok karışık, "nası olucak şimdi" diye soran 40 tilkinin arasında kendime bi nefeslik yer açmaya çalışıyorum, sussun artık bi de düşünmesin mesela, bakalım öyle nası olucak..

gözde'yi çok özlüyorum, çok özlediğim için çok anlatıyorum ve bunun sonucunda insanlar gözde dinlemekten sıkılır bir hale geliyorlar, eğer beni dinlemediklerini fark edersem açıp fotoğraflarını gösteriyorum ki bunun ne derece akıllı bir çözüm olduğundan emin değilim lakin sikime sıkılsınlar taşağıma sıkılmasınlar diye de bir laf ekledim güzide kelime hazinemin içerisinde, onlara ikram etmek isterim..

durum şimdilik bu, elimde süperinden bir fotoğraf makinası, sahil arşınlıyorum,
içiyorum, güzelleşiyorum da sanki bu defa.. :)
beklerim.

4 Mayıs 2008 Pazar

burdayım,
olmayı en cok sevdigim yerde.
denizin hemen dibinde. tepemde güneş, omuzlarım acıyor biraz..müzik güzel evet.
yazacak pek bir şey yok, huzurluyum, mutluyum.
evet evet mutluyum.