13 Temmuz 2009 Pazartesi

sıkıldım. sıkılırım bazen zaten.


bazen böyle oluyor. hava çok yağdı. dün geceden bu yana. çok dua ettim gitsin diye, çok ıslanmış, gitmek zorunda kaldı. a. beni dinliyor ve bir takım beklenmedik şekiller ile sorunlarıma beklenmedik çözümler de geliyor. yine de merak ettim, napıyor, ne oldu diye. yine de aramadım, sokakta mı kaldın, paran var mı diye. eskiden olsa arardım. eskiden olsa kendimden fazla sevdiğim insanlar vardı. artık yok. sonuncusunu da telef ettim çok şükür. neyse, gitmiş. çok ıslanmış. mühim olan bu değil. ıslanması benim sıkıntıma karşılık çok ufak, onun yerine zatürre olsun mesela..ödeşmekse yani olay, böyle olmaz.

bunun dışında, bugün hava oldukça serin. temmuz ortası için soğuk hatta, serinden de öte. T. geldi, B.'yi de alıp eve gidicez akşam. sıcak olsa havuza giderdik, sıcak değil. belki yarın olur.

bir de esas mühimi, canım çok fena yatıp kitap okumak istiyor. çok fena.. bazen de böyle oluyor, çalışmaktan sıkılınca "evde olsaydım, yatıp kitap okusaydım" diyorum. ama evde olsaydım, kitap okuyor olmazdım, bunu defalarca tatbik ettim..internete giriyorum, dizi izliyorum, akşam yatınca okuyorum ben kitabı artık - ancak -.

eskiden yolda okuyordum, otobüs, metro, yürürken, beklerken mesela. o yüzden kitap sirkülasyonu oldukça hızlıydı. sonra bir dönem geliyor hiç ama hiçbir şey okuyamıyorum. daha ilk okuduğum sayfada sıkılıveriyorum. şimdi de öyle. oldukça da uzun sürdü okuyamama devrem. her defasında acaba artık kitap okuyamayacak mıyım diye endişeleniyorum ama sonra geçiyor. her defasında acaba artık yazamayacak mıyım diye korkmak gibi. aşikar olan şu ki okumak da yazmak da eskisine oranla çok seyrek ilerleyen eylemler. yerlerini ne doldurdu? hiç bir şey. şimdi yine de evde olsam okurdum gibi geliyor.

sıkıldım. saat 14:16, 18:30 olmasına 4:14 var. çok var. göreceli bir çokluk. ömre kıyasla oldukça kısa mesela.


akşamın güzel geçmesini umuyorum. geçicektir de sanıyorum.


taşınmanın insana iyi gelecek gibi gelmesi yanılsaması acaba herkesin ortak hali mi?

sanki "bu şehri terk etmem lazım"lı şarkılar bu milli duyguyu beslemek için gibi di mi? oysa çok eskiden öğrendiğimiz üzere, nereye gidersen git kendini de beraberinde götürdüğünden ancak bir süre oyalanmanın verdiği bir rahatlık oluyor insanın üzerinde ve sonrası puff.. bir bakmışsın, taşınmışsın, her şey aynıymış. buna göre hep olduğun yerde mi oturmak lazım? sıkıldım yahu..

Hiç yorum yok: