13 Şubat 2009 Cuma

snow sehpa alın bana

internette lüzumsuz işler peşinde koşabilecek kadar bir boşluk yakalamam vasıtası ile hoşuma giden bi sürü şey bulmam da bir oldu.. "içinizdeki alışveriş canavarını durdurun" olarak değiştirilmesini istiyorum o sloganın.. gerçi ben bayadır durdurdum. ya da kendimi bunu söyleyerek avutuyorum çünkü 10 isteyip 1 alıyorum, mühim bir gelişme bu.. bir de kredi kartlarımı ufaktan iptal ettirmeye başlamış olmam hoş bir gelişme tabii. kendimi tutmama yardımcı oluyor..

neyse,
beni ilk kez ikea'da karşılayan "duvara sticker" hadisesi ilk gördüğümden beri hep hoşuma gitmiştir, farklı boyutlarda hayaller kurmama da vesile olmuştu aslında. çok beğendiğim bir çizgi romanın bir sayfasının duvar boyu büyütülüp uygulanmasını istemek gibi. ben isterim, dilin kemiği yok, gerisini uygulaması gereken düşünsün mantığındayım nasıl olsa..

şimdi karşıma "make up the wall" diye bir site çıktı (www.makeupthewall.com).
neredeyse allah gönlüme göre verdi diyeceğim ama tam olarak değil, çünkü bu arkadaş kendi gönlüne göre yapmış, yine de çok beğendim. şöyle ki;





hele bir tanesi çocuklar için içi boş desenler ile yapılmış, içini aldığınız kalemler ile çocuk doldurup duvarı dilediğince bok edebiliyor ki benim gibi çocukluğu boyunca kağıtlara sığamayıp duvar kağıtlarını perişan eden veletler için ne güzel bir özgürlük!

aha da böyle:


araba üzerine yapıştırılanları, duvar kağıdı şeklinde ya da tek tek sticker olanları bir sürü çeşidi var. zaten aklımda, bu duvarların rengi değişse, bu perdeler artık çok eskidi, bu eve abajur lazım gibi bi takım ampuller yanıp sönmeye başlamıştı, aralarına bir de bu eklendi, iyi oldu..

gelelim diğer fuzuli sayfama.. şu migros, real vs.'nin verdiği dört bir yanından pörtleyen, çirkin, uyduruk naylon poşetlere zaten uyuzum ama amerikan filmlerinden aklımda kalan kağıt poşeti patlayan, aldığı malzemeler yerlere dağılan kadın görüntüsü de korkutucu. eskiden annanemin kullandığı pazar filesi ise her daim sempatik gelmiştir bana. şimdi bu pazar filesi yerine reusable pazar çantaları yapmışlar (www.baggubag.com). çevre korumacı bir tavır içerisinde, renkler şahane, farklı boyları sayesinde binbir tür işlev kazandırmışlar ama bana pazar filesi muadili makbul geldi. pahalı da değiller öyle, alırım ben bundan kendime.


aklımı başımdan alan esas şey ise bir sehpa oldu. daha evvel hiç başıma gelmemişti. ayakkabı görüp gözümün döndüğü oldu her karı-kız gibi, ama sehpa görüp duygulanacağım hiç aklıma gelmezdi hakkaten. lakin bu sehpa da bildiğimiz sehpalardan değil. "Nendo" isimli marka ile tanışmama vasıta oldu. daha bir sürü şeylerini beğendim ama sehpadan başlayayım; aha bu:

nendo'nun snow isimli sehpası bu. zaten pek severim şu kartanesi desenini, bu da öyle güzel yapılmış ki.. allaha şükür annemin "ben sana örerim/ ben sana dikerim" deyip deyip örmediği/dikmediği ama bana da aldırmamayı başardığı tekstil ürünleri gibi kolay yapılır bir malzeme de değil. satın alacaksın bunu yani, "ben evde yaparım bundan" diyecek bir cinse rastlama ihtimali düşük. ve almak istiyorum. alıp kırmızı Casa koltuğumun önüne koymak istiyorum.



tabi sehpayı bulmuşken, bunu yapan daha neler yapmaz ki diye düşünmemezlik etmedim, düşündüm. ne ara bunları düşünecek vaktim oldu ben bile bilmiyorum. kadın beyni tuhaf hakkaten.. sorsanız işten kafamı kaşıyamıyorum ama aklımda nendo marka snow sehpa var, o pencere açık.. ne zamana kadar? ah muhsin ünlü geliyor aklıma "ayakkabılarını kapımın önünde görmek istiyorum", heh işte, o zamana kadar.. neyse gelelim diğerlerine..

budur:


bu cabbage chair'ı g.'nin de çok beğeneceğini tahmin ediyorum..
yalnız işte bunu "ben evde yaparım" iddialısı bir arkadaş çıkarsa diyerek, evde yapma klavuzu ile birlikte vermek mümkün.





buyrun;

tabii her şeyde olduğu gibi bunda da, çok güzelmiş diyenler olacağı gibi, "götüme kaç göz çizsem" şeklinde yaratıcı/üretici/yapıcı eleştirilerini sakınmayanların da olacağını tahmin ediyorum.

bir de son olarak yine nendo'dan bu var. "all in one book shelf".

tabii bunların hiç birisi vazgeçilmez değil, sadece güzel.

ama o snow sehpa hariç..

"seni seviyorumun içine nal salmak" diyebilirim onun için...




bu sıralar insan sevememekten midir bir sehpaya duyduğum aşk bilemiyorum.
çok sağlıklı değil tabii..

bu depresyondan her daim bir yana yatık blogun içerisinde arada bir renk olsun diyerek böyle bir şekil de bulunuyor. aynı ruhum gibi..

sbb'de guitar hero'ya takmış kafayı, ama alamıyor. müsade alamamış. bir sonraki ayı beklemesi gerekiyor. ama onun için üzülemedim, çünkü nintendo vii'si var onun. benim yok. halbuki benim de olsun istemez miyim? isterim. dedim ya, 10 istiyorum 1 alıyorum. bu durumda 9 tane şeyden vazgeçtiğim an kendimi ödüllendirmek için mario'nun tombul kollarına koşarım, kaplumbağaların kafasına basa basa zıplarım, enginlere sığmam taşarım.. öperim.

2 yorum:

yokamania dedi ki...

Ev dekorasyonuna bayılıyorum , yazılarını takıp etmek gıttıkce daha cok keyıf verıyor...

shadowboxer dedi ki...

tenk you :)

benim keyfim depres'yana yatık halinden biraz çıkınca yazılar da daha keyifli oluyor elbette ama malesef ben acı çekerken yazmaya meyilli bir insanım, o yüzden bunlardan çok çıkmıyor..