26 Şubat 2009 Perşembe

bir MR fantazisi..

MR dediğin bir tuhaf tabut ama içerisi pek gürültülü tabuttan farklı olarak.
Çektirmesi bunca sıkıntılı bir şey olan Magnetik Rezonans için GATA'ya gittim, siz de bugün gidip "ben de istiyorum" derseniz, Ağustos ayına randevu veriyorlar.. Neyse ben 2 ay evvel aldım randevuyu, gene baya az bekledim, şanslıyım. Ama mesela kızı MS hastası olan bir adam, benim kadar şanslı değildi "biz napalım, sıra var" dediler ama sevk de etmiyorlar dışarıya.. Yani her zaman ki gibi, hayat cebinde 200 lirası olup "tamam ulan gider özel bi yerde çektiririm" diyebilecek olanlar için kolay, diğerleri için zor..

Sabah 9'a verdiler randevumu ancak o saatte girmeyeceğimden eminde olsam 1.5 saat beklemeyi ummuyordum açıkçası. Meğer kendilerince şöyle bir sistem geliştirmişler; evvela çocukları alıyorlar, hatta çocukları da en ufaktan başlayarak. Çocuklar bitince (kaça kadar çocuk bilmiyorum ama) genç olmanın bir faydası yok, diğer insanlara nazaran çocuk gibi duruyor olmamın bir faydasını göremedim en azından. Çocuklara MR çekilirken rahat durmayacaklarından, korkacaklarından emin olduklarından anestezi uygulanıyormuş. 3-4 yaşlarında saçları 2 yandan kuyruklu bir kız çocuğu anestezi sonrası koridorda hacı yatmaz gibi yürüyerek bu sabah gülebilmeme sebep olan tek şey oldu.. Onun dışında hastane kokusu, hastane havası, kalabalığı, beklemesi ve hastane "kral"ları vardı hep.

Hastane kralları şu oluyor; teknisyen mesela. Hani bilmiyor olsam diyeceğim ki "dohtur bey, bi zaamet".. Ama öyle değil, teknisyen işte adam! Ama o aleti kullanmayı biliyor olmanın kendisine bizim karşımızda sağlamış olduğu o müthiş imtiyaz sayesinde her bir hastanın hayatını kurtarır havasını sabitliyor ve hepimize it gibi davranıyor. "hak sahibi" o oranın.. "sen şuraya geç, sen acele et, hanfendi yatsanaağğ" deme haklarının tamamı verilmiş ona. lakin bugün benim iyi günüm değil işte, onu bilemedi :))

içeri giriyorum, zaten lüzumsuz bir laubalilik havası var beklenmedik şekilde. ulan burası askeri hastane, doğru dursanıza yarınız subay! diyemiyorum, ne de olsa onlar da insan.. "hazır ol" bir hava değil aradığım ama birbirlerine "hasta nerdee" diye bağırmaları da fazla lise bahçesi hali.. neyse ben ilgilenmedim bu durumla, bana ne dedim nasıl olduysa ve girdim giyinme/soyunma odasına. 2 tane önlük asmışlar, bir tanesi doktor önlüğü (aslında onu giyecektim piçlik olsun diye ama dedim ya havam yoktu..) diğeri de elde dikilmiş olduğunu sandığım bir tuhaf kıyafet.. "kral"
şöyle buyuruyor "sadece iç çamaşırın kalsın ama sütyenini de çıkar". içler dışlar çarpımı yapmak suretiyle "donuna kadar soyun" dediği sonucuna varıyorum ama bu fikri beğenmiyorum. "orası sıcak mı?" diye soruyorum, bi afallıyo sayın kral "pek değil" diyor. "ozaman" diyorum, "kazağımı çıkarmam!", "peki" diyor kendisine karşı gelinmemesine alışmış bünyesinden gelen bzzzzzzt sesleri eşliğinde..

sonra dışarıdan bir ses geliyor "hanfendi, işiniz bittiyse çık!". türkçe konuşamıyor olması bile sorun değil, sorun olan işim bitmiş olmasına rağmen soyunma odasında takılmak isteyebileceğimi var sayan zihniyet.. MR'ın orda çekildiğini düşünmüş olabilir miyim ki?

Çıktım, beni tabuta götürdü, tedirginim, huysuzum, kapalı yerleri sevmiyorum en azından bu kadar dar ve kapalı olanları.. aklımda hep deprem olucak, herkes ölücek, ben burda kalıcam fikri var çünkü. manyağım evet.

öyle hijyen ödüllü bi insan filan değilim ama her şeyin bir adabı olduğunu bilecek kadar da medikalciyim! (bunu da dedin ya kendine ey sinem, helal olsun vallahi sana.. "medikalci" ha.. bunu da buraya yazıyorum aha!) neyse, yatıracak beni o MR tahtasına ki kendisi gözümde hakkaten musalla taşının beyazıdır o anda, ama üzerinde örtü mörtü olmadığı gibi bir de kafamı koyacağım yerde bir bez parçası takılı, rengi hafiften atmış. yatmam diyorum ben buraya. peçete seriliyor bir tane sadece kafatasımın temas edeceği noktalara.. sonra kafama bir sabitleyici geçiriyor, içerideki yüksek ses duyma bozukluğuna sebep olabilecek miktarda olmasa da sinir bozmaya yetecek düzeyde. arada değişiyor sesler, ne zaman biteceğini tahmin etmeye çalışarak geçiyor zaman.

bir de elbette abuk sabuk düşünceler üşüşüyor hemen beni boş bulmuşken.. "tabut, tabut tabut" diye sayıklıyorum bir yandan, bir yandan "o da orda" diyorum.. deprem olucak filan derken bitiyor işte, tabla kayıyor, çıkıyorum dışarı.. hemen kalkmak istiyorum ama bu defa kral ipleri yeniden eline almış "acele etme!" diye hırlıyor bana, MR sersemliği ile tırsıyorum hemen, yatıyorum öylece, bekliyorum onun beni uygun gördüğü şekilde salıvermesini..

1 hafta sonra hazır olurmuş raporum..
Olunca ne olacaksa artık.. Omurgamı söküp yeni omurga mı takacaklar acaba bana?

Hiç yorum yok: