5 Aralık 2008 Cuma

fuk it ol


az saat sonra iş yerinden çıkacağım ve bir süre hiç geri gelmeyeceğim ve hatta hatırlamayacağım bile aslında çalışmakta olan bir insan olduğumu..
çalışan bayan mısınız? demiş mustafa..

g. ile konuştuk. amacımız olmadığı hususunda ortak kanıya vardık. merak ediyorum, herkesin bi amacı var mı? bizim de amaç denebilecek bir takım hayallerimiz var ama o hayallerin amaç haline gelmesi için gerekli olan götümüz yok.. yani ben bir kitapçı café açmak istediğimi ilk beyan etmeye başladığımda lise bire gidiyordum, yaş 16 ediyor, çok zaman olmuş. bunun üzerine gidip turizm okumuş olmam, f&b'den anlar hale gelmem filan ise bu amaç uğruna atılmış bir adım değil, tamamen tesadüf. hatta başlarısızlık sebebiyle gerçekleşmiş bi tesadüf de denebilir.
g.'de üniversitede ingiliz edebiyatı öğretmeyi hayal ediyor ama amaç edinemedi bunu. lakin kolay gelmesi sebebiyle gitti ingilizce öğretmenliği okudu, aynı şekilde, tamamen tesadüf diyebiliriz buna..

peki ama biz neden bu istediğimiz şeyleri amaç edinemiyoruz?
benim kolay bi kaçışım var; param yok.
ama kötü örnek olan da bi sürü insan var, parası pulu olmadan "başarı hikayesi" diye karşımıza çıkan, çok can sıkıcı..

belki bi gün olur, kim bilir..

daha fazla istediğim bişey yok diyebilirim. bir kitapçı café.. sarı pirinç ile yazılmış isminin rattan üzerinde duruşu..

hep o rüya geliyor aklıma..sahilde kumların üzerinde, ama yine de tam da anlattığım gibi rattan üzerine sarı pirinçten adı ile, missler gibi bi kitapçı, içerisinde yabancı romanlar-dergiler de varmış, gazeteler, vs.. turistler de gelip alıyor, tatile değil herkes bi entellektüel sinerji yaratma ortamına gelmiş anasını satayım, öyle üst düzey bir "beach" :))) ben de bu muhteşem ortamın önüne atmışım plastik sandalyemi, arkasını indirmişim bi kaç kademe, üzerimde bikinim, gaste okuyorum müşteri yokken.. kum sıcak, deniz güzel, sahil kalabalık..

sonra uyandım.
o sabah kabus oldu bana tabi uyanınca.

oturdum ağladım piedra ırmağının kıyısında diyeceğim ama yok öyle bişi tabi, ırmak bile yok ağlayacak olsak, göl var, "göl başı", çevresinde alkollü içki içmek yasak, zabıta ceza bile keser.. efkarlandım da geldim desen, paulo coelho olsan fark etmez, icap ederse cop ile ders verirler..

ne arıyorum ben burda dedim kendi kendime..
ne bu soğuk, bu şehir ne, ben kimim? o sahile neden gidemiyorum, niçin kitapçı açamadım..

kaç sene geçti o rüyanın üzerinden? 3 herhalde..
f.'ye anlatmıştım, gülmüştü.. komikti tabi sahile kitapçı ama benim için "3ü birarada" bir rüyaydı.. bütün istediklerimi bir seferde almıştım, şahaneydi..

3 sene sonra şimdi bakıyorum,
yapılmamış tercihlerden oluşan bir hayatım var gibi geliyor.
herkes yaptığı tercihlerden sorumlu, ben yapmadıklarımdan sanki.

tercihleri yapabilenlerin güvenli ellerine, hayatımı da "gelişine vole"ye emanet getirdim bugüne..

babamın yazdığı üniversite tercihi sonrası, annemin arkadaşının bulduğu işe girip, o işi hasbel kader meslek edinip, "amacım var mı yok mu" diye düşünmeye 30 yaşında başlamış bi insanım.

anlatınca kendime oldukça looser göründüm, halbuki hiç sevmem doğuştan kaybedenler klubü üyelerini..

iko kendini yırtıyor ne zamandır, yıllardır, zaman çok hızlı geçiyor, hayallerinin peşine takıl, hayatını eline al diye.. bir başkasının zorlaması ile olmuyor tabi bu. insanın o pişmanlığı kendisinin yaşaması gerekiyor. zaman geçti ve ben hiç bir şey yapamadım demesi gerekiyor ne kadar kıymetli olduğunu anlaması için bu yılların..

ama işte şöyle bir şey oldu..
f. öldü
gerçekten öldü ve ben düşünmeye başladım.
bu kadar senedir hayatta en çok yaşamak istediğim yerde neden yaşamadım?
bir iş bulamaz mıydım?
sonra o işi bırakıp kendim bir iş yapamaz mıydım?
hadi son bir senedir gitmemek için bir sebebim vardı geçerli, ondan evvel beni burada tutan koca götümden başka neydi?
hiç bir şeyi yeterince isteyememekti..
hayatta en çok istediğim şeyi bile, yeterince isteyemedim almak için.
bişeyler yapmam gerekiyordu çünkü ona sahip olmak için.
biraz mücadele etmem, taşınmam, toplanmam, bir takım şeyleri göze almam, biraz yorulmam.. hiç bir şey yapmamak kadar kolay değildi yani.
ve yapmadım. diğer sahip olduğum şeyler gibi kendiliğinden benim olsun diye bekledim,
olmadı.

şimdi pişman mıyım, pişman olucaksam neyden pişman olayım onu bile bilemiyorum.
hayat öyle garip ki..
gitsem yaşıyor olur muydu,
ölse ben ne bok yerdim şimdi gibi iki ucu bok içinde badem dudu sorular geliyor aklıma..
cevapsız.

bir amaç edinmek istiyorum kendime.
öyle bir amaç olmalı ki,
kendiliğinden benim olmalı.
birisi kitapçısını bana ücretsiz devretsin mesela,
buradan açık teklif..
çalışırım gece gündüz, öyle istekliyim :)

ironik bi kaltak olarak yeni yaşam formuma alışıyorum.. yeterince semirdiğime ikna olurlarsa (ki bence olunmaması için hiç bi sebep yok) bu bayram beni kessinler diyorum.. bayram demişken,

iyi bayramlar.

ps: ebru yavruladı dün. çok güzel olmuş. bi takım tuhaf hisler içerisindeyim.

3 yorum:

Stuck on Rewind dedi ki...

şöyle bi durum var, yazıyı okurken bi kaç satırda bi aşağı yukarı güldüm ben.Oysa gülecek bişey yok.Şu yazıda bahsi geçen diğer karakter g. ben oluyorum.Yazanlar arasında kendim için geçerli olduğunu söyleyemeyeceğim hiç bir şey yoktu.Şu aralar edinmiş olduğum yeni bi alışkanlığım da var üstelik.Öğlen saat iki gibi birden bire ağlamaya başlıyorum.Aşağı yukarı bu aynı "benden cacık olmaz" duygusunu bazen olduğu gibi bazen manipule ederek,süsleyerek düşünürken...birden ağlamaya başlıyorum.Şu an saat 22.07 bi saat önce annem geldi evime, yatakdan yeni kalkıp başka bi odaya yerleştim.
hoş değil.
Şu hayatta şikayet etmeyecebileceğim hiç bir şey gelmiyo aklıma.Bu kadının birini martının gagalamasını çok komik bulan arkadaşın kurduğu kitapçı hayali var ya,beraber kuruyoduk onu işte.bi de kızımız olucaktı tabi ama bu küçük bi ayrıntıydı, acaba dedim öyle bişey olsa,şikayet ediyor olur muydum? Çünkü bu hayali edebiyat profesörü durumuna varmam geçilmesi gereken engebeli yolları arşınlayamayacağımdan çok imkansız görünüyo...üstelik ayakkabılarım uygun değil.
öyle bi bıktım ki kendimden belli değil..


Annem beş sigara bırakıp gitti.bu gece ölmeyeceğim sanırım.

yokamania dedi ki...

Neden yasıyoruz? Ben şimdilik sorunun cevabını bulmak için yaşıyorum...

Sana yarın sabah kalktığında, bugün ilerideki hayatımın ilk günü, artık eski ben değilim diye düşünmeni salık vermeyi cok isterdim ama işler o kadar kolay değil malesef...

Hepimiz farkli tarihlerde yaşanacak olaylara kurulmus birer saatli bombayız belkide. Patlayağımız güne kadar kendimizi doldurmaktan başka çaremiz yok malesef . Haddim olmayarak sana verebileceğim tek tavsiye sabırlı olman...

*Kaybettiğin kişi için çok üzüldüm, mekanı cennet olur inşallah...

shadowboxer dedi ki...

yokamania, teşekkür ederim. sabır ve cennet dileğin için..