13 Mart 2013 Çarşamba

ah bu sefer..

çok acayip değil mi?
çok acayip insanlar, hisler, yeni yeni bir takım duygular ve fark etmeden değişmiş yanlarını keşfetmeler.
şu iki senede kendimde bulduğuma en fazla şaşırdığım şey sabır sanırım.
yeni çıktı.

bundan evvel zerresi bulunmayan sabır denen sıkıcı eylemsizlik halini bir şekilde bir yerden edinmiş olmalıyım.
bi taraftan goethe ile birlikte "lanet olsun sabra!" diye içten içe haykırırken, diğer yandan bende olmadığı için hep kendimden memnun olduğum "aman rahatım bozulmasın" sabrına sahip olmuşum.

şöyle bir uzaktan baktığımda, karakter zaafiyetleri, duygusal iniş çıkışları, travmatik ego sorunu ile  karşımda oturup bana bir çeşit ders vermeye çalışan insana "bundan sonra dikkat ederim" diyebilecek bir duyarsızlığa erişmişim, hakikaten beni etkilemeden yanımdan geçmiş gitmiş kelimeler.

sadece sonradan düşündüğümde şaşırıyorum.

pek çoğunuzun aksine nasıl dedim ben o lafı yerine "nasıl demedim"e şaşırıyorum..

patavat filtresiz geçmiş bunca yılın üzerine sanki biri gelmiş pat diye yerleştirmiş filtreyi.
ne diyeceğimden ziyade neden diyeceğim ile ilgilenmeye başlar olmuşum.

gerçi çoktur bunu söyler dururum, eğer gerçekten önemli olduğuna inandığın şikayetlere sahip olduğun bir zorundalığın varsa, ondan kurtulmalısın.
 

ve kurtulurum.

demekki yok..

demekki benim şikayetlerim henüz benim için bile önemli olacak durumda değil,
ya da hiç bir zaman önemli olmayacaklar artık çünkü anladım.
 ya da kabullendim diyelim, ne insanları, ne de onların sahip olduğu şirketleri değiştiremeyeceğini, olduğu gibi kabul edemeyeceğin bir yerdeysen tek çarenin gitmek olduğunu anladım.

şimdi kafamı az çalıştırdığımı ima eden sözleri ve her daim bir huzursuzluk ortamı ile herkesi sıkarak bir iş geliştirme yöntemi bulduğunu sanan, bu arada derin bir psikolojik sorunun içinde kıvranan bu zavallı adama yöneticilik dersini almamış olduğundan (insan en azından hayattan almalı bu dersi bunca yıl çalıştıktan sonra) bahsetmenin bir anlamı olmadığını biliyorum.
bunun yanında yönetilmesi ne kadar zor bi insan olduğumu da biliyorum.
ona masamda telefonla konuşmak ile denize bakarak konuşmak arasında bir fark varsa, bunun yararının yine ona olacağını anlatmanın bir anlamı olmadığını da biliyorum.
bizim gibi insanları biraraya topladığında çok iyi işler çıkarabileceğini, diğer yandan da bir kontrol manyağının güncesinde hiç yerimiz olmadığını da biliyorum.

hayat bazılarımız için diğerlerinden daha zor..
 para peşinde harcamış olduğuna inandığım ömrünü düşünürken iskelenin üzerinden geçmekte olan, o olduğundan çok daha yaşlı ve çökmüş görünen adamı kollarından tutup "ne yapmaya çalışıyorsun sen? amacın ne?" diye sormak istiyorum. 

birisi ona da "ömür bu, bitiyor" demeli bir yerde, ama bu ben değilim.
ben sadece "bundan sonra dikkat ederim" diyorum.
etmeyeceğimi bilerek.
o da tamam diyor.
beni biraz tanıdıysa dikkat falan etmeyeceğimi bir dahaki konuşmadan da bir galip çıkmayacağını da biliyor olmalı.
bilmiyorsa da öğrenecek.

bugün dost gördüğüm birine söylediğim gibi, para araç olmaktan çıktığında, ve o aracı keyif almak için kullanmadığında, çok kısa sürede yanarak ısı bile sağlayamayan bir kağıt parçası. o kağıt parçasının peşinde kendini paralayan, deri değiştiren bir adamın bana ders vermeye kalkması ise gerçekten acınası. içimde kendime duyduğum şaşkınlık ve ona duyduğum acıma dışında hiç bir his yok.


 
 

1 yorum:

DipluSSargus dedi ki...

İfadelerinizi o kadar doğal ve yalın ,bir o kadar da güçlü yazıya döküyör olmanız zekanızın kelimlerdeki yansımaları harika..Tebriğe ihtiyaç duymadığınıza eminim.Ben sadece beğenimi ifade etmek istedim zira güzel şeyleri görmemezlik edemiyor,onları söylemeyi hayatın gereği kabul ediyorum.