7 Mart 2013 Perşembe

mutlu olmak için

bir mutlu olma hayali peşinde heba olmuş bir ömür benimki.
haklısın, henüz bitmedi.
ama bende umut kalmadı.
yanıp sönen bir ışığım var, yandığında parlıyorum ama,
şarj bitiyor diyor, eski kasa ericssonlar gibi..

bir kabul edebilsem, bir anlayabilsem normal denen şeyin bu olduğunu,
o yükselme hissinin geçici, bu düşüşün ise kalıcı olduğunu..
bir anlayabilsem, herkesin gerçeğinin bu olduğunu,
gerçeğin ta kendisinin o hapsedilme hissi olduğunu,
çünkü aslında kafesin büyüğünün hayatın ta kendisi olduğunu ve o kafesten çıkmanın tek bir yolu olduğunu..
başka çareler aramaktan, başka yerler, evler, zamanlar ve hayatlar aramaktan bir vazgeçebilsem..

bir gün olacak elbet, içimde yaşatmaya çalıştığım s. gittike siniyor çünkü,
saklanıyor, o çıktığında benim hayatım darmaduman oluyor,
taş üstünde taş bırakmadan yıkıyor çünkü.
sonra ona kızıyorum.
"ama çok mutluyduk"ların yanında, "keşke böyle olmasaydım"lar geliyor.
o "çok mutlu"lukların bedeli sonradan yaşadığım hayal kırıklıkları,
seratonin pompalayan bir uyarıcının düşüşü gibi hayat benim için,
ona ihtiyaç duymadan yakaladığım o kafaların sonucunda aynı düşüşü yaşıyorum.
düşüşler çok uzun sürüyor, sonra mutluluk dediğimin ne olduğunu unutuyorum..
alışıyorum, uyuşuyorum, kabulleniyorum
ta ki
bir sebeple
s. yeniden çıkana kadar..

şimdi yine burdayız.
biz, beraberiz.
kaçış planının çok uzağındayız aslında,
esiyoruz, gürlüyoruz, yağamıyoruz..

-nereye gideceğimizi bulamıyoruz.

kendimi ne yapsam da kurtulsam bilemiyorum.
kendimden kurtulmanın bir çaresini yüz yıllardır arıyorum.

votka iç.
sigara iç.
votka iç.
düşünme, eğer becerebilirsen,
ah bunu bir becerebilsen..

ama sizin adınız ne?
benim dengemi bozmayınız..


Hiç yorum yok: