2 Kasım 2016 Çarşamba

karanlık sabahlardan / yiğit'e..

26.10 

Yataktan ağlayarak kalkmayalı uzun zaman olmuştu..
Olur bazen böyle.
Gece kafamın içinden kovamadığım düşünceler ben uyurken sanki orada kendi kendine büyümeye devam eder, gözlerimi açtığım anda hepsi daha da kötüleşmiş olarak üşüşür kafama, uyanır uyanmaz bir gece öncekinden de ağır bir karanlıkla çöker üstüme.
Genelde böyle zamanlarda karanlıkta uyanırım, bugün de öyle oldu. Sonra ağlamaya başladım. Uyanmaya isyan etmek gibi aslında yaptığım.
Yeni bir güne yine aynı düşünceler ile başlamanın üzüntüsü..
Uyuyunca hiç bir şeyin geçmediğini hatırlamanın sıkıntısı.

Dün ağır bir gündü, ağır bir kapanış oldu benim için,
Sen hiç bir şeyden habersiz gibi duruyorsun, nasıl böyle oluyorsun?

Bir anda okadar yakın ve bu kadar uzak,
Bir anda her şeyken bir anda yok..
Bir kere özledim demeden, bir kere sevdiğini söylemeden, sesini duymak istemeden, bütün akşam boyu bir kere aramadan mesela, eksikliğini hissetmeden..
Nasıl duruyorsun?

"Ben böyle bir ilişki istemiyorum" diye başlayan bir yazı yazmıştın bana, dün akşam üzeri 6'dan beri "ben böyle bir ilişki istiyor muyum?" diye düşünüyorum, nasıl tutuluyor bunun terazisi?
Bütün güzel şeyleri, bütün o mutlu anları, sevgini, hayallerini terazinin neresine koyuyorsun mesela bu cümleyi kurarken?

Saat 17:30 civarında, sen evde duşa girdin, ben evde seni düşündüm..
Beraber duşa girdiğimiz bir sürü günden birini..
Sonra sana yazdım "sabah seni öpüp uyandırmamı özledin mi?"
Sonra uzattım bunu, benim aklıma gelenleri senin de aklına getirmek istedim,
Sen de hatırla ve sende özle..
Sana da hatırlatmak için yazdım.
Yine aynı şeyi yaptın ve ":))" gönderdin bana.
Özledim demek olmayan, bana sadece hissetmediğini ifade eden bir gülücük.
Aynı yerde değiliz dedim, aynı modda değiliz, şu an benim gibi hissetmiyor, peki..
Dayanamadım, ben seni çok özledim yazdım.
Cevap yok.
Tekrar sensiz olmaya alışmak çok zor oluyor dedim.
Cevap yok..
Sonra acaba meşgul müsün diye düşündüm, sana sordum, evle ilgili bir şeyler bakıyorum cevabını verdin.
Dedim ki anlamıyor herhalde beni üzüyor olduğunu,
yazdım sana,
Daha önce İstanbul'da anlatmıştım, fiziken uzağımda olduğunda bazen ruhen de çok ayrı düştüğümüzü hissediyorum ve bu beni çok üzüyor demiştim.
Bir daha anlattım.
Kendimi zaten kötü hissediyorum senden ayrı olduğum için, bir de sen böyle yapınca sanki "geçmiş" gibi geliyor, kırılıyorum, canım yanıyor dedim.
Yok, yine umursamadın.
Umursamazlığını daha iyi anlatamazdın.

Ve sonra benim için dün bitti.

Dışarı çıkıyorum dedim sana, aradın.
Neden aradığını bilmiyorum aslında.
O ana kadar ilgili çekememişken dışarı çıkacak olmam seni neden ilgilendirdi bilmiyorum.
Telefonu açmıyor olmama sinirlendin (çünkü hazırlanıyordum) sonra da "sonra ararım" dediğim için yükseldi sesin, telefonu suratıma kapattın.
Tekrar konuştuk, senin için önemli olanları öğrendin; kimleyim, nereye gidiyorum, ne yapacağım.. sonra kapattın.

Bu kadar.

Bütün akşam bir daha konuşmadık.
Serkan'la yemekte olduğun için ben aramak istemedim, sen de aramadın.
Sonra kalkıp Kadıköy'e gittiniz, kalabalık bir grup oturdunuz, aramadın, uykum geldi benim yatıcam dedim, aramadın.
Aramanı gerektirecek bir şey yoktu elbette, belki sesimi duymak istersin diye düşündüm, yanlış düşünmüşüm.
Ben uyuduktan sonra (gece 1 buçukta) "ben de haber istiyorum ama vermiyorsun :(" yazmışsın.
Uyuduğumu biliyordun oysa. Şunu düşündüm, o saatte canın benimle haberleşmek istemiş, anca.

Bunların hepsi benimle ilgili şeyler.
Benim beklentilerim ve karşılanmamaları ile ilgili.
Bu beklentiler olmadan geriye ne kalıyor onu bilmiyorum ama.
Sevilmeyi ve bunu hissetmeyi beklemeden, özlenmeyi ve bunun söylenmesini istemeden ne kalıyor geriye? İnsan bunları beklemeden nasıl devam eder bir ilişkiye?

Çok yanlış bir şey yapıp senin ne düşündüğünü bulmaya çalışıyorum, yine sana sormak yerine kendi içimde anlamaya çalışıyorum, attığın ya da atmadığın mesajlardan bir sonuca varmaya çalışıyorum.
Ne hissettiğini bulmaya, sebebini anlamaya, bunu kafamda bir mantık içerisine yerleştirmeye çalışıyorum ve yapamıyorum. Yardımına ihtiyacım var.


Bana bunların neden olduğunu senin açıklamana ihtiyacım var, ben tek başıma bu karanlıktan çıkamıyorum.

27.10

ilk başlarda her şey ne kadar zor oluyor.

bir insanı tanımak, anlamak, alışmak, kötü yanlarını görmek ve vazgeçmemek..

güvenmek ne zor oluyor.

yeni bir krizimiz var bu sabah.

bu hafta sen Ankara'ya gelecektin.
Aslında şöyle önce Özlem'ler ile Ören'e gidip teknede kalacaktık, ben istemedim.
Sonra Asos'a gidelim dedik.
Hem geçen hafta Bodrum'da olduğumuz hem haftaya Bodrum'da olacağımız hem ben bu haftanın da yarısını İstanbul'da geçirmiş olduğumdan vazgeçtik.
Geçen hafta sen Ankara'ya gelecekken benim müşterim çıktığı ve ben geldiğim için de bu hafta sen gelirsin diye konuştuk. Sen dedin. Sonra "Belki haftasonu gelmem haftaiçi gelirim" dedin, sonra yine ne zaman gelebileceğin belli olamamaya başladı.
Ben heyecan ve özlemle bekliyor olduğumdan dün sana "eğer sen gelemeyecek olursan yine ben gelirim" dedim.
Bu sabah "benim canım Ankara'ya gelmek istemiyor" dedin en sonunda.
Ve elbette ben buna çok bozuldum.
"Ankara'ya gelmek için yeterli motivasyonun yok demekki" dedim sana, cevap vermedin.

Bende nasıl bir his yarattığını anlatmaya çalıştım sana, ama sanırım beceremedim.
Sen Ankara'ya değil bana geliyorsun dedim,
Benim aklım bunu "seni görmesem de olur" şeklinde yorumluyor dedim,
Desen ki sevgilim seni çok özledim ama ben gelmiyim sen gel, farklı anlaşılacak dedim,
Beni yeterince özlemediğini, senin için beni görmemenin çok da fark etmediğini düşündürüyor bu bana dedim..

Keşke yaptığının beni ne kadar üzebildiğini sana göstermenin bir yolu olsa.
Ama sadece kelimeler var elimde bu yüzden yazarak anlatmaya çalışıyorum bende.

şimdi bekliyorum.
senden gelecek cevabın nasıl olacağını bekliyorum.
benim kelimelerim buraya kadar.

Hiç yorum yok: