16 Haziran 2010 Çarşamba

dol-muş

dolmuşa biniyoruz, çok eğlenceli diye kendimizi kandırıyoruz.
sebebi belli bir ukalalık bu, hakkaten kendimi kandırmaya çalışıyorum,
müzik var, trafik yok diyorum. enteresan insanlar çıkıyor karşımıza, anlatırken gülüyorum.
"parayı uzatır mısınız lütfen" dediğim kadından, "lütfen diyince uzatmak mecburiyetinde kalıyorum" diye azar işitip gülüyorum.. 5 lira verip 6 lira para üstü alıp, gülüyorum..sonra m. para üzeri olarak 10 cent alıp geliyor, gülüyor.. aslında hiç güleceğimiz filan yok, baya ağlamak istiyoruz bu nefes almayı güçleştiren sıcakta, insan kalabalığında, kokusunda, olmak istemediğimiz yerlere gidip, yapmak istemediklerimizi yaparken aslında ağlayasımız geliyor. yağmurda bir seyyar çiçekçinin yanına sığındığını anlatırken ağlamaklı yüzüne bakıp gülüyorum..


başka hayaller peşindeyim elbette, çok yakınında, çok uzağında..
dolmuşlar, otobüsler, metrolar değil,
uçurtmalar, paraşütler, sürat motorları, yelkenliler..
bu kara parçaları değil, su altı sesleri,
bu geceler değil, güzel karanlıklar,
bu sokaklar değil,başka kaldırımlar peşindeyim..
bir hayalin peşindeyim,
gidenlerin dengini bulabileceğim,
dengemi bulabileceğim,
kendimi bulabileceğim başka hayaller peşindeyim,
uçurtmalar, paraşütler, sürat motorları, yelkenliler,
denizler, maviler, maviler peşinde..

Hiç yorum yok: