22 Nisan 2009 Çarşamba

yes, it is.

kalp atışlarım hızlanıyor, göğsümün titrediğini hissediyorum.
ellerim titriyor..
bunca zaman sonra, bu müzik, bu kadar zaman bulamadıktan sonra,
bugün gelip kendisi beni buluyor.

"is it love" diyor kadın, tekrar tekrar.. is it love?

is it? is it?

kafamı çeviriyorum, yemyeşil çamların arasından adını unuttuğum oteller görünüyor..
kafamı çeviriyorum, rüzgar yanağıma sol taraftan çarpıyor, saçlarımı geriye itiyor..
kafamı çeviriyorum, gülen yüzler var bana bakan, gülerek baktığım..
kafamı çeviriyorum, sahilde kimse kalmamış, akşam üstü sakinliği gelmiş, sıcak geçmiş..
kafamı çeviriyorum, hemen yanıbaşımdasın, elimi uzatıp dokunuyorum..
daha şarkı başlarken her defasında aynı mutluluğu hissediyorum.
sahtesi olmayan mutluluk..
sanki bir takım kimyasal desteklerle doğrulmuş gibi, ama o kimyasal desteği damarlarındaki saçma kandan temin eden..
başka hiç bir şeye ihtiyaç duymadan, sadece müzikle tamamlanan..

istediğimiz kadar yüksek sesle, çünkü kimsenin bize ulaşamayacağı bir denizin ortasında bir yerde, bunu dinliyoruz.
hep bu şarkıyı.
sonra, camdan memelerini sarkıtıp bizi dikizlemeye çalışan karşı komşuya kıçını gösterdiğin sabah gibi pek çok sabah, odadan bu ses yükseliyor.
is it love?

bir başka gece, ben antalya sıcağındayım, küsüm sana.
arıyorsun, açmıyorum, sinir oluyorum, sinir oluyorsun.
senden nefret ediyorum, yoğun bir nefret bu, kızgınlık ile beslenen.
hayatımın kalanında adını bile anmayacağımı söylüyorum.
akşam oluyor.
beni arıyorsun.
"ne var?" diye açıyorum telefonu.
bana soruyor "is it love, is it love, is it love?".
bilmiyorum.

ankara'ya döndüğüm zaman, bana burayı hepten çekilmez edeceğini bile bile aradım durdum bu şarkıyı. belki de yeterince aramadım.
bugünse, şimdi işte, yeniden duydum şarkının başlangıcını.
kalbim hızlıdan ziyade daha sert attı sanki. fazla kuvvetli. canımı acıtacak kadar.
kokunu duymuş gibi. rüyalarımdakine benzer bir şekilde, sana sarılmış, "hadi gidelim" demiş gibi.

şimdi tekrar tekrar başa alıp dinliyorum.

I never knew a love
A love that could be sweeter
No matter what my mind says
Your music gives me fever
The moment that we danced
Your arms felt like a cradle
And when you took my hand
I was no longer able
It never felt so right before
I need to be with you much more
I can't believe this kind of fate
We can runaway...
Is it love?
I'm always in a spell
Even when I sleeping
You're always on my mind
I hope that I'm not dreaming
If I am let me stay asleep
Don't wake me up I feel complete
I never want to feel it end
What a lovely moment
I wanna give you my love
All the time
I wanna make love to you
All the time
I wanna be right next to you
All the time
I wanna be in love with you
All the time


yaranın kabuğu kalkıyor. o kalkınca ben dayanamayıp tamamını söküyorum.
yeniden kanıyor.
bu yüzden geçmiyor. tam iyileşecek gibi olduğunda, aklım zaten hep orda, elim de gidiveriyor. ve kabuğu ucundan tutup sertçe kopartıyorum.
kanasın.
geçmesin.
hiç bir şeye faydası olmaması umurumda bile değil. kimse, hiçbir şey umurumda değil.

geri istiyorum.

şımarık bir çocuk gibi sümüklerim akarak ve sesim kısılana dek bağırarak ağlamak istiyorum.
avutulamamış olduğumu herkesin gözüne sokmak istiyorum. herkes siktirip gitsin ve beni yalnız bıraksın ve yorumlarını da götlerine soksun istiyorum. seni geri istiyorum. geçen gece bana söz verdiğin gibi gelip beni almanı, olduğun yere götürmeni..

bu cevabı artık verebilirim sanırım; it is love.

gel, beni al.

Hiç yorum yok: