12 Haziran 2008 Perşembe

çukur kaz bana çabuk.

tabanlarım su topladı, artık yürümek istemiyorum dediğimde, bana destek olduğunu sananlar tarafından yaşamak zorunda olduğuma inandırıldım ve daha iyi günler olduğuna inananlar tarafından saçlarımdan sürünerek ilerlemeye devam ettim.

ilerlemek?

bu ne demek?

gerçekten nereye doğru ilerlemekte olduğumuz konusunda hiç bir fikrim yok, aslında sizin de yok.

daha iyi günlerin bizi beklediğine sizin kadar inanç duymadığım için bana şaşkınlıkla bakan gözlerinizin çukurlarının arkasında beyin yerine hep bende olduğunu idda ettiğiniz hayal gücünden başka ne olduğunu söyleyebilirsiniz?

gerçekleri görmemek üzere yetiştirilmiş ve bu sayede inancınızı korumuş olabilirsiniz. ben yetiştirilemedim.
evet, çok uğraştılar.
genel geçer denen şeyleri, tüm o ahlak kurallarını, beklentileri ve yaşam sevincini içime koyabilmek için okadar çok uğraştılar ki, sırf onları üzmemek adına ben bile dönem dönem kendimi kandırabileceğimi sandım. kendisi inanmayıp, inananları yarı yolda bırakmamak adına emeklemeye devam eden tüm arkadaşlarım gibi..
işe girmek, dedikodular dinlemek, para kazanmak, maaş beklemek, sigortam yatıyor mu diye sormak, iş arkadaşı denen şeyin sahteliğine alışmak, kendi istediğin değil korunmak için takmak zorunda olduğun maskelerden seçmek..

seçtim, beğendim, aldım. telefonlarda pazarlıklar yaptım, mal aldım, mal sattım, fatura kestim, imza attım, sinirlendim. sahteliğimi unutup, içerisinde akşam birası ile bir nefeslik yer açarım ve bana yetebilir sandım. bir baltaya sap olmanın şart olduğuna kısa sürelerce kendimi tekrar tekrar inandırmayı denedim.
başardım. hahahaha.. başardım :)
hepimiz ne kadar da mutlu olduk.. diz boyu etekler diyarında diz kapaklarımdaki yaraları sakladığım sürece kimse gerçekten kimsin sen diye sormadı. ben bile.
kimsin sen?
kimsin, ve bizden ne istiyorsun?
önümüzdeki 5 sene içerisinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
bunu sadece işe alırken soruyorlar.
ve siz "ben şu anda kendimi göremiyorum" diyemiyorsunuz.
kendimi yarın göremiyorum.
kendimi önümüzdeki sene göremiyorum.
hayır.
istenen cevap 5 sene içerisinde dünyayı ele geçirip paranın amına koymak istediğini uygun bir dille anlatabilecek cengaverler. uygun bir dilim yok benim, ancak dil çıkarıp kaçarım icap ederse.

şirket koridorlarında tıkırdayan ayakkabıların topukları "çimene yat" diye beynime beynime vurmasın diye, tüm bunları unutmaya çalıştım.
sadece para kazanmak için çalışmayanları anlamaya çalıştım.
her şeyin gerçek olduğuna inananları anlamaya çalıştım.
çalışmadım mı amına koduklarım? söylesenize..
bu kadar oldu işte.

yürümek istemiyorum işte. ilerlemek istemiyorum. durdurabildiğim zamanlarım var benim.
bu dünyaya göre değilim diyemeyecek kadar liseli değilim, amanın çok yaşlandım eyvah da, beynim aynı yerde sek sek oynarken ben ne yapayım?

bir çukur kazar mısınız? içine girip azıcık uzanayım..

1 yorum:

tumbler dedi ki...

doğduktan yılllar sonra, 2-3 yıl sonraydı; annem elinde matkapla göğsüme bi delik açtı babam akan şeyi (kan mıydı bilmiyorum) bir kadeh- ne kadehi maşrapa- ya doldurdu ve birilerine dağıttı. olan bu doğurduklarımızı yok ederek yetişkin oluyoruz . En vahşi ruh cinayetleri bu topraklarda işleniyor ...bizler çoook küçük sanıldığımız devlerken ruhlarımızı öldürdüklerini hatırlayanlarız... o sebeple öfkeliyiz.... şuurluluk öfke ile kardeş değildir aslında ama bizim ruhumuzda ensest ilişki kurmuşlar gibi bi hava estiriyorlar...hep yanıltılma oyunu oynayıp hep aynı karede duruyoruz hepimiz tek sıra halindeyiz ve birbirimizi çağırıyoruz nerde durduğumuzu bilmeden görünmez bir dipteyiz biz göremeyenleriz.. görebilenlere şaşıran her sabah şaşkın uyanan bu gün - bu gün mü? o ne bea ? tadında