2 Temmuz 2007 Pazartesi

duvarlarım


Yüzlerimi ellerimin arasına aldım oturuyorum.
Yarım saattir bu cümleyi yazmayı düşünüyorum, yazarsam rahatlarım sanmıştım, rahatlamadım. Daha fazlası olmalı bu gece, kelimelerin hepsi içimden çıkmalı.
Kusmalıyım.
Yüzlerimi kanatmak istiyorum. Yüzlerimi dağıtmak istiyorum. Kendimi parçalamak, kendimden geçmek, kendimi kaybetmek, bulamamak istiyorum.
Yüzlerimi ellerimin arasından bıraktığımda porselen masklar gibi yere düşüp parçalanmalılar. Ama bizim ev halı kaplı olduğundan başaramıyorum.
Saatlerce sokaklarda yürümek ve üşümek. Dönüp sıcak evlerde böğürtlen çayları içmek, gülmek, ipe sapa dizsen bir ceviz kabuğunu doldurmaktan öteye geçemeyecek abukluklara. Gülmek, ağız dolusu, eski zamanlardaki gibi.. Eski zamanlardaki gibi içebilmek sigarayı, biraz dumanı göze kaçırarak ama ciğer boğmak ister gibi değil, her nefesten zevk alarak.. Ağlamak, sebepsiz değil de temizlenmek için, ve temizlenebileceğine dair hala inanç duyarak..
Kelimeleri kusmak; defter doldurmaya değilde iç boşaltmaya..
Ben artık bu kelimeleri sıralayıp cümle kuramıyorum. Bana yeni kelimeler lazım. Yeni bir ben bulmalıyım kendime, aynı eskisine benzeyen..
Üşümeyi paylaşmak mümkün müydü?
Bu soğuğu tanıyorum. Bu çocukluğu, bu yazıyı tanıyorum.
Elim eski hızını yine kağıt üzerinde, kurşun kalemle buluyor, acemiliği yavaşça atıyorum.
Hatırlıyorum.
Kendi kahkahamı duyuyorum.
Sonra yine E., sonra yine G.
Üç kişilik bir kahkahadan kulaklarımda kalanlar..
Gülüşümü gülüşleri izlemeli mutlaka. Ankara’da yaktığımız gemileri ve geri dönüşsüz çizdiğimiz yolları, planları, krokileri, ellerimizle açtığımız yaraları ve pansuman yapmakta kullandığımız pamukları yeniden bulup kağıda saklıyorum.
Kurşun kalem hışırtısına adıyorum tamamını.
İşte yeniden başlıyor her şey. Biri bana alkol temin etsin tadında bir yaşam ve yanında çerez olarak kahkahalar.. Uzaklığı kestiremiyorum, oysa gülmek ne kolaydı..
Ben mi yanlış hatırlıyorum?
Konuşsanıza...
Duvarlarımı anımsattı G.
Bana benzeyen duvarlarımı..
Olağan tatsızlıklar bunlar, ellerimin üşümesi geçici.. Dostlar yoksa eldivenler var değil mi?
Duvarlar..
Önümde 4 paket bitmiş sigara var. Alkol yok. Şaşırdınız mı çocuklar? Daha başlamadım. Daha okadar değil.. Önce yüzlerimi ayıklamalıyım. Ve bu eskisinden çok uzun sürüyor. Geçmişimi formatlamalıyım yeniden, yoksa yavaşlıyor her şey, biliyorsunuz..
Biliyorsunuz değil mi?
Duvarlarım..
Şimdi bir sigara daha içmelisin. Hem de sağ elinle yazdığın için bunu sol elinle yapmalısın. Ama sol elinle hiç bir şey yapmayı beceremediğin için sigarayı düzgün tutamayıp burnunu filan yakıp küfür etmelisin elbette.. küfür et..
Sigarayı yaktım, gemiler zaten yanmıştı, dönüş zaten yoktu. Peki bu saatte bu yüzleri nereye atmalıyım?
Sakinleşiyorum. Önüme nüfus cüzdanımı koydum. Soyadıma, adıma, baba adıma, ana adıma, doğum yerime, doğum tarihime, medeni halime (ki bana pek de medeni görünmüyor ama), dinime, kan grubuma, cilt no’ma, sıra no.’ma, verildiği yere, veriliş nedenine, veriliş tarihine iyice baktım. Bunların hepsi çok önemli. Bunların hepsi iyice öğrenilmeli. Tekrar tekrar okunup gerekirse yazarak çalışılmalı ve bir kere kendi kendine anlatılmalı. İcap ederse özet çıkarılmalı. Hiç unutulmamalı.
Sigara acı bir tat bıraktı ağzımda. Nüfus cüzdanımın üzerindeki “ben”e baktım ve ona şöyle dedim: “Sigara senin ağzında acı bir tat bıraktı”. İfadesini koruyor. Hiç de ağzında acı bir tat olan birine benzemiyor. Salak.
Şimdi bunları sindirmeliyim..

Hiç yorum yok: