14 Mart 2012 Çarşamba

ev mi alırsın komşu mu?

Tam monoton oldu derken, oturdum derken, hop toplan yeniden, taşın bakalım..
Bu defa daha bir sabitlenmeye doğru sanki adım, bu sebeple başarılı denebilir.
"küçük olsun, benim olsun" felsefesine uygun.
Aklımda renkli saksılar, renkli çiçekler, renkli minderler..
Yavaş yavaş hızlanıyor taşınma faslı.
Ve bir kere daha toplanacak olan onca kitap gözümde büyüyor.
Her şeyden zoru kitapları taşımak sanki.. Okadar eksilmiş olmalarına rağmen hemde!
Yine de eve her gelen ya "okudun mu bunları" ya da "okuyacak mısın bunları" diye soruyor.
Bir açıklama yapmak zorunda bile kaldım "biz sokakta oynarken sen kitap okumuşsun" diyen birine..
Siz sokakta oynarken bende oynadım ama esas olan sokakta olamadığım zamanlarda mevcut dünyadan memnuniyetsizlikti aslında. Bir başka dünyada olmaya, bir başkası olmaya, başkalarının hayatını yaşamaya, hikayesini dinlemeye olan ihtiyaçtı. Hayaller hep gerçeklerden güzeldi. Bazılarının hayalleri de benimkilerden güzeldi.. İşte sebep buydu kendini kelimelere gömmeye. Bu dünyadan kaçacak zamana ihtiyaç duymaktı. Okumak da yazmak gibi bir ihtiyaçtı. Sanıyorlar ki okumak yaşamaya engeldi, hayır değildi, yaşayacaklarını yaşarken buna bir de yaşayamayacaklarını eklemekti.
Başka adamların fikirlerini, başka kadınların rollerini görmekti.
Ve şimdi o başka adamlar ve kadınlar bir sürü kolinin içerisine bir kere daha girmeyi, bir kere daha çıkmayı bekliyor.
Ara ara aklıma gelen "şunları bir kütüphaneye versem mi acaba" fikri ise, tekrar herhangi bir tanesine ihtiyaç duyduğumda elimin altında olmayabileceği fikriyle son buluyor, veremiyorum.
Onun yerine başka çözümler bulmaya çalışıyorum.
Küçük evde çok yer tutan kitaplıkları duvar raflarına çevirme fikri üzerinde duruyorum örneğin.
Kendi kitaplıklarımı bozdurup yerine duvar kitaplıkları elde etme peşindeyim.

Bunun dışında bir de bahar geldi buraya.
Tüm memleket kara kıştan kırılırken bizim erikler çiçek açtı.
Az evvel şirketin önündeki koca çam ağacı üzerinde yeni yeşillenen küçük kozalakları gördük.
Hem ağacın büyüdüğüne hem baharın geldiğine sevindik yeniden.

Kış rehaveti bizim için yavaş yavaş bitiyor, yerini yeniden bisiklet, yeniden aydınlık bir havada işten çıkış alıyor.

Lakin bu ev alma komşu al durumu gerçekten kafamı kurcalıyor.
Apartman hayatından uzundur uzak duruşumun sonucu mu bilmiyorum ama karşı kapıda gördüğüm ayakkabıları hemen ilerideki azmakbaşından dereye atma fikri gözüme gayet cazip görünüyor.
Ya da eve taşınabilmek adına yapılan ufak çabalardan "matkapla delik açıp sabunluk monte etme" işlemimize yan komşunun karısının "kocam hasta ve biraz sinirli, lütfen matkap kullanmayın" lafı üzerine kafamda canlanan türlü çeşit matkap fantazisi ileriki günlerde yaşayabileceklerimize ışık tutuyor.
Ben hiç bir zaman çok hoşgörülü bir insan olmadım kabul ediyorum, insanların da çok hoşgörülü olduklarını sanmıyorum. Herkes kendi istediğinin hemen olabilmesi üzerine bir çaba ile yaşıyor neticede.
Ama hoşgörüsüzlüğün sınırlarını zorlayan insanlar için elimde matkap "testere" serisine yeni bir boyut katabileceğime inanıyorum. Allah sonlarını hayır etsin :) ayakkabılarını bir kere kapının önünde bulamayan sevgili karşı komşumun ise bundan sonraki adımlarında daha dikkatli olacağına emin gibiyim..
Bir diğer mevzu ise yan bahçenin tavşanları.
Tavşan sempatik hayvan, severek izliyoruz.
Ama benim de kedim var ve o tavşanlara kafayı takacak.
Bunu da merak içerisinde bekliyorum, bakalım neler olacak..

İnsanlar ile minimum iletişimde olmaya çalışan biri için apartman zor iş..
Bugün balkon demirlerine çamaşır asan kadına "Allahım düştüm köyülülerin arasına" diye çemkirdim, yine de anlayışlı olmaya çalışıyorum işte!
Şimdi oturduğum evde de yeri göğü inleterek kızını her gün "dilaraaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağ  dilaraaaaaaaaaaaaaaaaaağğğğğ" diye çağıran kadına karşılık camdan bir kere "anan ölsün dilara" diye bağırmamdan sonra sorun büyük miktarda çözüldü mesela.
İşte her şeyin başı anlayış, her şeyin başı hoşgörü..
Eminim bu apartmanda da benzeri çözümler ile herkesin yaşantısını kolaylaştıracağım.

Matkaplar elimizde
Ayakkaplar deremizde
Biz gideriz ormana hey
Ormana..

Hiç yorum yok: