13 Aralık 2011 Salı

duyar gibiyim

evet, duyar gibiyim.
"duyar da ne ola ki" dediğini duyar gibiyim.
gülümseyerek eklemek isterim ki, seni çok özledim sevgili dostum.
bir kere daha "why did you give me so much desire" derken ve kadehimi (bira kutularından kadehlere geçtiğimiz yılı hatırlayamayacak kadar zayıflamış bir hafıza, şişmanlamış bir beden ve incelmiş bir incelik anlayışı ile) bir kere daha kaldırırken bunu yinelemekte hiç bir sakınca görmüyorum, seni çok özledim.


bir günüm bir günümden o kadar farklı ki bu dengesizliğin sebebi ben miyim, başkaları mı ayıramayacak haldeyim. bir gün dağlara taşlara şükrederken diğer gün kafamı kaldırıp gökyüzüne "neden hala burdayım ulan ben" diye aya bağıran benim evet, ancak bunun sebebi de ben miyim?


olabildiğince stabil, alabildiğine sıkıcı, ancak bu sıkıcılığa "normal" adını vermeye başlayabilecek denli yaşlı ve hala her şeyin çok güzel olacağına inanabilecek kadar saf olan benim.
her şey çok güzel oldu.
oldu da ne oldu biri bana söylesin.
tamam işte, oldu.
her şey gerçekten çok güzel oldu.
her şey tam da istediğim gibi, üstelik şaşırtıcı ama tam da benden istenen gibi (tam olmasada tam olamayacağının bilincine varılmış erişkin/yetişkinler olarak en azından buna "tam" demeyi içimize sindirmeyi başarabildiğimizi varsayarak) OLDU..


oysa şimdi içimde yine "başarmadım mı amına koduklarım" deme isteği, bir çığlık atıp kaçma hevesi (zillere basıp kaçar gibi, aynı boş yere salgılanmış adrenalin ve sevinç ile), ve buarada ilkokul sıralarında öğrenmiş olduğumuz istiklal marşımızın en sevdiğim dizesi olan "bendime sığmam taşarım" hissiyatı içerisinde kim bilir kaçıncı sigaramı yakıp söndürürken ve birkaçıncı viskiyi devirirken içimde yine bilmediğim bir şeylere duyulan özlem ile oturuyorum burada.


burada yani en çok olmak istediğim yerde.


marmariste.


kendi evimde.


peki bu arada bir beni yoklayan yabancılık hissi niye?
nereden geldi yine?
benim olan, her şeyiyle bana ait bu yerde bile, kendini kapıya yakın hissetmek niye?
kapıya yakın oturma adetinden mi, asla tamamen biraraya gelemeyen eşyalardan mı, hiç tam açılamamış valizlerden, her şeyiyle tam olduğunda bile gelen bu eksiklik niye?


kaçış planımın son durağındayken bir sonraki otobüsün nereye gidiyor olduğunu, içindeki yolcuların kimler olduğunu, nereden geldiklerini, nereye gittiklerini, gittiklerinde ne yapacaklarını ve benden fazla eğlenip eğlenmeyeceklerini hala merak ediyor olmak niye?


oysa demiştim ki, eğlendik yeterince.
"yeterince"nin son durağında, artık bardağın taşacağı, suyun akacağı, havlu aranıp bulunamayacağı ve muhtemelen su dökülmüş yerlerden çoraplarımın ıslanıp beni isyan ettireceği noktada kesip likit akışını, ne de güzel durmuşken şimdi bu yanıp sönen düğmeler ve bendeki onlara basma isteği niye?


niye niye niye diğe bağıra bağıra ağlayasım var.
evin önündeki limon ağacından sarkmakta olan limonları görüp portakal zannedip yanlarından geçtiğime gülen de bendim oysa bu akşam.
bu hızla hissiyat değiştiren doğada başka bir hayvan yoksa eğer bu benim doğal olmadığım anlamına geliyor ve organik olmayan her şeye karşı durmayı emreden yeni dünya düzeni beni bileyliyor. Bu durumda sivriliyor, keskinleşiyor ve küpüme zarar veriyorum elbette. ne deniyordu böyle benzetmelere? bilmiyorum, hatırlamıyorum.
hatırlamamaklarda tam yanına uzanıyorum.


çok yalnızım be günlük diyeceğim geliyor ama dörtyüzseksenbilmemkaç yazı sonrasında günlük yüzüme tükürüp "daha ne istiyorsun ulan" der diye korkuyorum.
istiyorum, istediklerimin hepsine sahip oluyorum ve akabinde derhal bir neden ben buna sahibim galiba lanetliyim hissi uyanıyor. uyuyor sonra.


ben de uyusam ne güzel olur aslında ama uyuyamıyorum. onun yerine eski bir alışkanlık ve bildiğimiz akışkanlık ile viski bardağa doluyor, bir sigara daha yanıyor.


diğer yandan sırtım ağrıyor, boynum ağrıyor, ara ara midem ağrıyor, annem "stresten" diyor.
ne stresi bilemiyorum.
bulamıyorum.
neyin derdi gene beni gerdi gerçekten bende çok merak ediyorum.


kendimden kurtulmayı çok isterdim.
diğerleri gibi evlenip mutlu bir yuva kurmak benim için artık bir saksağan olup yuva kurmak kadar uzak bir ihtimal gibi geliyor. üstelik bir saksağan olmayı başarsam ve bir yuva kursam bile onu gagalaya gagalaya bozarım gibi geliyor.


olmaz olası diyorsun ya bana, tam da aslında anlatmak istediklerimi özetliyor. yani bu kadar uzun yazmamın hiç bir anlamı yok, iki kelime her şeyi anlatıyor. olmaz olası.


çok yoruldum lan. gerçekten çok yoruldum.
içim yoruldu başka nasıl anlatılır bilmiyorum, anlatmama gerek olmadığını, sadece bu kadarıyla sayfalarca anlatabileceğimden fazlasını anladığını biliyorum. en azından bir kişinin bir cümle ile, yarım cümle ile, bir kelime ile, bazen bir harf ile bile beni anlayabileceğini biliyorum. yazının başında söylediğim "why did you give me so much desire" ile nereye gittiğimi, nereden geldiğimi, ne yöne baktığımı ve neden yazdığımı anlayabilen en azından bir kişi olduğunu ve "en az bir" dediğimin ne kadar "en çok" olduğunu anlayabilen biri olduğunu biliyorum.


liseden beri ne zaman bir şeyi sana yazsam aşk mektubuna dönüşüveriyor.
annen okusa muhtemelen "siz hala mı aşıksınız" der diye düşünüyorum.
aramızdaki "şey"e en yakın bulunan ismin aşk olduğunu ama bunun asla aşk kadar uçar kaçar bir his olmadığını biliyorum.


çok uzun zamandır sana yazmamıştım, o yüzden şimdi arada geçen zamanı kapatıyorum sevgili dostum.


lazım olursa karaciğerimi paylaşabiliriz.
seni seviyorum.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

içinden bildigini biliyorum bir karacigerim daha olsa onu da perişan ederim.Aslinda su an icin cok durgun yerleşik huzurlu gibiyim.şu an için..bi kaç sabah önce yazsan içimde çığlıklar biriktiriyorum derdim.
neyseki sen varsin.neyse ki beynim yandiginda beynim yandi diyebildiğim ve bininci kez bunu soylemis olsam da bana buz sok demicek bi sen varsın..Teselliyi hazreti google'dan areadiginda farkettim,birbirimize varoluşumuz dışında verebileceğimiz, son derece baki huzursuzluğumuza çözüm teşkil edebilecek bir şeyimiz yok, teki ıslak coraplar, aspirin c ve bir takım mide ilaclarini saymazsak.
olmaz oluşumuzun şerefine, sabah kahvemi sana kaldiriyorum.
Bu kahvenin adı da "şimdilik kahve" olsun.
seni seviyorum.
bozuk karaciger lazim olursa inan ben de senle paylasirim :D

madurum dedi ki...

reset ya resurulllah hadi lililili yaaarr haydi lil lilili lil lililililiii yaaar.