14 Haziran 2011 Salı

Cahil Deliler

Aslında bir anlatmaya başlasam neler söyleyeceğim..
Belki de hiç bir şey söylemem ondan anlatmaya başlamıyorum.
Ne anlatayım? Anlatılınca eksik değil mi hep? Tamamlamak için yazmadın mı? Peki tamamlandı mı?
Nedir benim bu yarımla tamla alıp veremediğim. Yarım da aslında kendisinin tamı değil mi?
Ay güneş filan çarptı sanıyorum beni..
Çıplak ayak marina'da geziyorum altımda kısa şalvarımsı bişey var tiril tiril dedikleri cinsten, hava baya sıcak, bunu seviyorum, kendi kendime bin beşyüzüncü kez "şapka almam lazım" dedim. Lazım ama hakkaten yalan değil. Birazdan tekne teslimine çıkıcaz, güzel bir tekne ile yelken yapılacak, işim bu..
Dün bir Ferzan Özpetek filminde mutfakta yemek hazırladığımı sandım, belki de öyledir, bilemeyiz ki. Deliler gibi yağmur yağarken bir yandan açan güneş, toprak kokusu, pembe begonvil - kırmızı zakkum, ne diyeyim bilmiyorum, ne desem boş, teşekkür ederim.
Ofiste kağıt kırpma makinası çılgınlığı mevcut. anlamıyorum. rahatlattığını iddia ediyorlar, beni tatmin etmiyor. bütün işi makina yapıyor zaten sen nasıl rahatlıyorsun kardeşim? Millet neredeyse fişlerini biriktirip getirip makinada tırttırıyor, neden ama neden?
Bir de Sin The Cat eklendi aramıza, bir o eksikmiş gerçekten, böylece bir eksiğimizden daha layığıyla kurtulduk.
Bunun dışında esnafa borç taktım. Ama esnaf kendine zorla borç taktırdı desek daha doğru. Burda işler biraz tuhaf. Nasıl böyle hala anlamadım. Yani alışverişi yapıyorsun, kredi kartını uzatıyorsun, "önemli değil sonra getir" diyorlar. En fazla bir cep numarası bırakılıyor. İyi güzel de sen beni bir daha nerden bulacaksın? Ya o numara benim değilse? Ya o numara yoksa bile? Bu güven nerden geliyor anlamadım ki kardeşim.. Neyse bende ödeyebildiklerimi ödedim, ödeyemediklerimi de bir gün ödicem, söz.
Telefonum da çalındı zaten. Kamyonu indirip evi taşımaya gelen hayvanheriflerin çaldığından nerdeyse eminim. Ama benim nerdeyse eminliğim adalet önünde elbette bir fayda sağlamıyor.
Güzel müzikler, güzel havalar, neşeli günler, güler yüzler, deniz, yosun kokusu, balık pişirdim akşam çok güzel oldu, güzel de filmler almışım onları da izledim bir sürü, iyiyim demiş miydim? Dememe gerek var mı?
beni çok iyi tanıdığını zanneden bir takım oropu çocuklarının "ne zamana kadar?" dediğini duyar gibiyim, bunu suratıma doğru soranlar da var, belki de geçer, belki de mutlu olmam sonra, ama bunu ben mutluyken düşünebilen o gruba "ananızın amına kadar" demek isterim. dedim.
Şimdi gitmem lazım.

2 yorum:

Evren dedi ki...

O mutluluğun nereye kadar olduğu, nereden gelip nereye gittiği, en büyük evrensel yanıtsız soru. Bilsek zaten özelliği kalmaz. Umarım daim olur.
Giderek artan bir tebesümle okudum yazıyı ayrıca. Ne güzel..

shadowboxer dedi ki...

o mutluluğun nereye kadar olduğuna dair evrensel yanıtsız soruya ben şahane bi cevap buldum ve verdim işte :))

tenks elat.