8 Mart 2010 Pazartesi

senin için geçmiş..

konuşuyorlar..
cumartesi akşam 7de evden çıkmış, pazar sabah 6da gelmiş eve..
ankara'da bu kadar saat bu kadar çok eğlenebilecek insan ve mekan bulabilmiş, hayatından memnunmuş. pazar biraz mide bulantısı, hafif sersemmiş..
konuşuyorlar..
"25 yaşıma gelince bırakıcam bu işleri" diyor,
benimle aynı iş yerinde çalışıyor,
temiz yüzlü, iyi kalpli..
birileriyle tanışıyorlarmış, eğleniyorlarmış..
"eğlenmek çok eğlenceli" diyorum gülümseyerek, bana uzak bir anıdan bahseder gibi.
ama canım çekmiyor, bunu nasıl anlatmalı yahut nasıl atlatmalı bilmiyorum.
o döneme dair hiç bir şeyi özlemediğimi nasıl açıklamalı?
"senin için geçmiş" diyor bana,
"benim için geç" diyorum ona..
15 yaşında başlayan av mevsimi bir yerlerde bir zaman elbet sona ermeliydi,
arsız da oldum, arsız da gördüm, 
canım sıkıldı..
canımı sıkmalarına daha fazla tahammül edemeyecek kıvama geldim,
benden hiç beklenmeyecek bir şekilde "önemli olan tek jetonla oyunu bitirebilmekmiş" dedim..
defalarca oynamak çok zevkli, varmaya çalışılan yer aynı, bu şekilde bakıldığında varmak mı önemli - oynamak mı?

bir yere vardığım yok aslında, 
tek jetonla oyun falan da bitiremedim elbette,
aynı oyunu, başka oyunları, diğer versiyonları hatta her yeni versiyonu oynadım,
bir çok defa,
ama,
canımın çok sıkıldığını fark ettim sonra.
ona dedim ki,
senin yaptığın aşk kapısını açık bırakmak..
o kapı açık,
orada bir taş var,
senin taşın,
doğru zar gelsin,
seni kırsın diye..
belki de benim derdim elimde yeterince kırık olmasıdır
ve o kırıkları yeniden en başa koyup başlayacak
mecalimin olmaması..

bu beni eğlencenin dışına mı itiyor?
hayır elbette,
eğlence yazı bekliyor,
ama av mevsimimin sona erdiği bir gerçek,
başka şeylerin peşindeyim artık belli ki,
başka heyecanlar,
başka mutluluklar,
olur bana arada bir böyle!
ucuz etin yahnisinden bıkmışım diyelim..
ama kimseye söyleyecek sözüm de yok sabah 6da geldik eve dediklerinde,
herkese av sezonunda başarılar dilerim.


Hiç yorum yok: