6 Mayıs 2014 Salı

lüzumundan fazla beyaz

sıradanlığı kabul edebiliyor insan.
monotonluğu.
huzur adına aslında olmayacak pek çok şeyi kabul edebiliyor.
yeterki huzurumuz bozulmasın..

devlet nezdinde "istikrar sağlamak" gibi bir şey bu.
devlet istikrarlı olarak bizi sikiyor ancak beklenmedik bir durumla karşılaşmamak için yine de aynı kişilere oy veriyoruz ya, hayat da aynı onun gibi.
düzenimiz bozulmasın diye "düzen"i değiştirmiyoruz.

sene 2014, yaşım 33.
elimde soğuk bir bira var, çok uzun yıllardır.
yazıyorum. çok uzun yıllardır.
ahmet kaya dinliyorum. sen benim hiçbir şeyimsin. çok uzun yıllardır.
"hiçbir şey"i youtube'a video yükleyen hiç kimsenin doğru yazamamış olmasını üzülerek izliyorum. çok uzun yıllardır.

çok uzun yıllar sonra, bu akşam eve gelirken, 
her şey yolundayken şimdi, evimize doğru gelirken,
mutluyken, huzurluyken, sorunsuzken,
yine aynı his geldi içime. "
ölsem" diye düşündüm.
şimdi ölsem artık ben.


hiç geçmeyen bu histen hiç kimseye bahsetmemeyi öğrendim.
özellikle de ölmek için bir sebep olmayan zamanlarda bunu insanlara açıklamanın imkansız olduğunu öğrendim.
insanların hep öleceklerini bilerek ama hiç ölmeyeceklermiş gibi yaşadıklarını, 
ölümü hiç akıllarına getirmediklerini ve hep kendilerinden uzak sandıklarını,
oysa yaşamın aslında bir zaman dilimi içerisinde çürümek anlamına geldiğini, 
yine de ölümden bahsedildiğinde, onlara göre erken, bekleyene göre geç bir ölüm mesela-
suratlarının nasıl da şekil değiştirdiğini öğrendim.

bütün düşündüklerini söylememen gerektiğini çok geç öğrendim mesela.

bu gece, buraya gelirken bir kere daha "ölsem" dedim,
kendiliğinden gelmeyecekmiş gibi duran bir ölümü bekledim.

hala değişmemiş olmasına inanmak zor aslında,
bir insanın benim kadar uzun zamandır,
hem de öyle ani öfke patlamaları ile değil, durduk yere, bazı zamanlarda,
hele de böyle şimdi dediğim gibi tam da bütün istediklerine sahipken
hala ölmek istemesi garip değil mi?
garip.

bu dünya, bu insanlar, kurmaya çabaladığımız ilişkiler,
kurduklarımız, yıktıklarımız, kalıntılarında hala dolaştıklarımız,
bu emek, çaba, dayanma gücü,
her sabah yeniden başlamak farklı bir gün gibi,
her sabah farklı bir güne başlamak, dünü halledebilmiş gibi,
çok yorucu.

bütün kumdan kalelerim yıkıldı.
hep yenisini yaptım, bak bu sonuncusu..
her yeni yapılan ile eski yıkılanları andım,
yenisini yaparken değil eskisini anarken yoruldum.
belki de hep yorgundum.

çok erken yoruldum belki de ben,

belki de hep yorgundum.


Hiç yorum yok: