13 Ağustos 2011 Cumartesi

kedi iyidir

Zamanın bu kadar hızlı geçiyor olması sürem kısıtlı değilken dahi dikkat çekici hale geldiğinde beni korkutuyor. yani şunu demek istiyorum; normalde insanın 10 gün tatili vardır ve tatile çıktıktan sonra ilk bi kaç günde o şehirli gerginliğini üzerinden atar ve akabinde zaman çok çabuk geçer ve tatil çabucacık biter ya, o hissi 10 gün gibi bi kısıtlamam yokken ve tatilde de değilken yaşıyorum. Saat çok çabuk 3 oluyor ve işten çıkmama 3 saat kalıyor, hafta çok çabuk Cuma gününe geliyor ve o da bitiyor, başlıyor, bitiyor, günler çok değişik ya da hareketli değil ama çok hızlı geçiyor ve ben geçmesin kalsın istiyorum çünkü çok iyiyim. Belki hiç olmadığım, gerçekten ama gerçekten hayatımın hiç bir döneminde olmadığım kadar rahat, huzurlu ve mutluyum (tatilde olduğum zamanlar hariç diyeyim..). Söylerken de korkuyorum bi yandan, derhal kıçımı kaşıyorum :)

D. geldi ona söyledim ve ondan evvel elbette G.'ye söylemiştim, hayatımda ilk defa ikamet ettiğim yerde içimde bi "gitmek" fiili yok, o durmak dinmek bilmeyen ait hissedememe olayım, her durduğum yerde "oraya gitsem buraya gitsem nereye gitsem" telaşım, ve her daim elbette beni kemiren "marmaris" olayım sonunda bana bi huzur verdi ya allahım sana geliyorum :)


ne kadar farklı insanlar tanıdım, amma uçlarda gezdim de geldim. "people i know" diye film vardı, "people i don't know" aslında onlar şimdi ama ozaman için yani beraber geçirilen zamanlarda bile biraraya getirilmesi imkansız, aynı ortak paydayı bırak işlem içerisinde bulunamayacak insanlar diyelim. eh, onlarla vakit geçirdiğime göre benim onlarla bir ortak payda bulmuş olmam esas önemli olan ki bu beni karaktersiz mi yapıyor diye de düşünmüyor değilim. kara cahillerden bohemlere uzanan bu skala içerisinde sadece arkadaş seçimlerimle değil erkek arkadaş tercihlerimle de kendimi dahi şaşırtabilecek bir genişliğe (uzunluğa mı acaba) sahibim diyebiliriz.
hepsini sevdim mi bu insanların peki?
herhalde.
kocaman bir kalbim var sanırım..
yok tabi böyle bir şey, insan sevdiğimi kimse iddia edemez, ama bazı insanların içerisinde bir şey var işte, herkesin bir hikayesi var, beraber yazılabilen komik, güzel, eğlenceli hikayeler de var. bir zaman sonra ayrılıyor elbette yollar, geriye de hoş bir seda falan kalmıyor, düpedüz bitiyor işte her şey, tak sepeti koluna (hasır olmasın).


bugün eski birine rastladım internette, ne diyeceğimi bilemiyorum, arkadaş mı dost mu yoksa sadece zaman ve şartlar dolayısıyla birleşmiş çizgiler mi -her neyse- ve onun üzerine düşünmeye başladım ne çok "yakın arkadaş"ı var insanların, benim yok. hiç "yakın arkadaş"ım yok. bir sürü yakın arkadaşları, bir miktar arkadaşları, az miktar dostları ve bir de milyon tane tanıdıkları var ki bu tanıdıkaların telefon numaralarına sahipler, arada bir de görüşüyorlar. benim yok. olmasını istesem olur muydu bilmiyorum. benim bir tane dostum, bir-iki tane arkadaşım var (ama gerçekten tane taneler) ve zaman zaman fazla bile geldiklerinden hiç biriyle görüşmüyorum -sıklıkla. hatta şimdi hiçbiriyle istesem de görüşemiyorum çünkü çok uzaktayım artık. fiziki ve manevi olarak çok uzakta.


annem diyorki "çok yalnız kaldın burda", ben düşünüyorum ne zaman değildim diye. sanırım üniversite zamanı kendini kalabalıklarda bulma hali gelmişti üstüme, ankara'da üniversite okuyor olmanın da etkisi vardı elbette, lise tanıdıkları ile üniversite tanıdıkları aynı yaşlarda mecburen aynı mekanlarda karşılaş - buluş - görüş ve birkaç masa ortaklaşması sonrası hepsi olmuş sana arkadaş. telefon çalar "hadi çıksana dışarı" bir de bunların haricinde marmaris çetesi ve birilerinin başka yerlerden tanıyıp tanıştırdıkları ile kocaman bir çevre. buna çevre deniyor di mi? çevresel faktörler beni bozdu herhalde :) hiç kimseyle görüşmez olmak çok uzun zaman almadı aslında, yine de çok enteresan insanlar tanıdım dediğim gibi, bana çok enteresan hikayeler ile hatıralar da bıraktılar, sağolsunlar ama bunu kitap okuyarak daha az zarar görmüş olarak yapabilirdim. evet aynen böyle düşünüyorum.


yalnız falan da hiç hissetmiyorum, en sonunda yaşlı ve kedili bir kadına dönüşecek olmak da beni hiç korkutmuyor. istediğim anda koyu sohbetlere dalabilen bir insan olduğumdan, içimi dökmek için illa konuşmaya değil ama illa yazmaya ihtiyaç duyduğumdan, yeni hikayeler için yeni kitaplar-eski kitaplar hep var olduğundan, kedi diyorum, iyidir iyi..

4 yorum:

Adsız dedi ki...

içinde gitmek fiili yok diye, sevinçten allaha gitmeye çalışmak. allahım ben de sana gelmek istiyorum.

shadowboxer dedi ki...

Bana mi?

damlasakızaromalı dedi ki...

seni mi okudum kendimi mi bilemedim bir süre..onu napıcaz? 2. kişiliğim misin sen?

shadowboxer dedi ki...

Senin kedi alman lazim :)