15 Nisan 2010 Perşembe

çıplak ayak yaza girme üşütürsün

yaz başlarken ümitsizliğe kapılmak hiç bize göre değil.
biz dediğim artık tanımlayamadığım bir cisim ama kendisinden bahsetmekten zevk alıyorum. eski güzel günler diye bir tanım var, tanımlayamadığım cismin bir parçası olarak bir köşede duruyor, törpülediğim bir köşede, velhasıl yuvarlak bir köşedir kendisi, aynı benim gibi, benim kadar yuvarlak ve benim kadar sivri, vurdun mu morarırsın, elini sürtsen izi kalır, geçer sonra, korkma, törpüle..
çok güzel bazı cümlelere rastladım geçtiğimiz günlerde, hala güzel yazabilen insanların benim yaşantımdan uzak bir yerlerde olmasına hayıflanayım dedim, hayıf hayıf hayıflandım. içki içtim üstüne, az zamanda çok içki içtiğimden, çok zamanda çok içtiğim günlere nazaran çok etkilenir oldum, sabah kalkamadı midem yataktan, onu orada bırakıp kendimi ıslamak zorunda kaldım, ıslak ıslak sokaklara çıktım, üşüttüm ama genetik mirasımın etkilerinden olsa gerek, fark edilmedi durumum, gene yırttım..
çok anlatacak şeyim var günlük, hiç anlatacak yerim yok. kendime yeni bir defter alsam sonu en son aldığım eski defterlere döneceğinden, teşebbüslerimi hayaller ile sınırlı tutuyorum, pek müteşebbis sayılmam daha ziyade hayalperest derler bizim gibilere. biz dediğim tanımlayamadığım o cisim bir uzaylı edası ile süzülür geçmişin sığlıklarında, derinlerinde değil ama sığ da değil aslında da, yüzeye yakın olduğundan böyle demeyi uygun görebilirim, ne yüzeyde ne derinde, elini uzatsan tutacağın bir yerde, tüpsüz dalsan vuracağın, nefesini tutsan bulacağın bir yakınlıkta. püff desen uçar..
yaz başlarken ümitsizliğe kapılmak hiç bize göre değildir. biz dediğim, baharı gördü mü kendini koyverir, sulu götürür kuru getirir, enerjisinden ortam ısınır, bir kahkaha atar, yan masalar kaynak yapası gelir mutluluğuna, biz dediğim güzel bir çocuktur, dün gibidir hem kendisi hem anısı, biz dediğim yaz gelicek gibi oldu mu, kabına sığmaz olur, gider kendine hiç tanımadığı kaplar edinir, kaptan kaba sıçrar, yediği kaba sıçar, ardına bile bakmadan kaçar..güzel bir çocukluktur, zar atar, çimene basar, yüzünü güneşe döner, sırtını duvara verir, çıplak ayak gezer ayağına kıymık batmaz, gözleri kapalı koşar düşmez, düşse de acımaz, acısa da ağlamaz, güler daha çok..
biz dediğim bir çocukluk anısıdır, yakalamak şimdi valizini toplayıp gitmek kadar zordur, yakalamak şimdi valizini toplayıp gitmek kadar kolaydır, anlatsam anlaşılmaz, beni alır yaz başında ümitsiz yapar, adına "bahar yorgunluğu" derler, sanki hiç bahar görmemişiz gibi konan teşhise gülerim, tedavimi kendim uygularım, teşekkür ederim.

1 yorum:

Stuck on Rewind dedi ki...

hayatımda bir daha hic bi zaman bir insan evladini seni sevdigim gibi tam sevemeyecegime artık eminim.ha simdi neden gelip soyluyorum bunu,cunku daha bes dakika once sahile kul silktigin zamanlarin serin tasaklarindan bahsetttigin o yaziyi okudum tesadufen.yorumlari talan ediyorum.bi daha oyle yorumlar okuyamayacagima hayıflaniyorum hayıf hayıf.garip bi his bu.birisi ölmüş gibi.hatta o ölen benmişim gibi.abes mi oldu? ölen ben olsam bu durumu çok ciddiye almayacagimi biliyorsun sen.herseyi biliyosun.benim bilmediklerimi.annemin bilmediklerini.sevgililerimi senle kıyaslamadım bile zaten hic bir zaman.....sahile kül silkilen günlerin serin taşaklari.özlediğimiz tek taşaklar bunlar olsun işallah deme isteğimi durduramadım.edepsizlik etmiycem.yani en azından buraya gelirken amacım edebimle anlatmaktı.hayatta hiç kimseyi seni sevdigim gibi tam sevemiyorum.herşeyiyle.en gıcık en kıl taraflarıyla.en kırıcı.
hiç kimseyi sevemiyorum.bunu hakettiklerine derin bi inancım var.senle ilgili şey neydi onu bulabilsem sentetiğini üretimi deniycem.kalıplar çıkarıcam.insanları o kalıplara tıkıcam.ve sonra bunu onlara yapabildiğim için onlardan nefret edicem..uzatıyorum.uzatmicakdım.
iyisin umarım.iyi ol.hala iyi olmana ihtiyacım var..
x.