6 Kasım 2009 Cuma

Is there a secret cold war between marrieds and singles?


Eveeet..

Bu bölümümüzde Sex&The City'den Carrie'nin cevap arayıp da bulamadığı, sormaktan da kendisini alamadığı (I couldn't help but wonder) sorularına cevap arayacağız..

Nedir sorumuz;
"evliler ile bekarlar arasında bir soğuk savaş durumu mu var?"
Cevap veriyoruz şimdi:

Evet var..
En azından "evet var" denebilecek kadar çok olan bir kısmında var..

Önce soruya evlilerin tarafından bakalım;

Baktığımız gözün sahibi de evli bir kadın olsun..

Bekar kadınlara bakan normal bir evli kadın kafası şu şekilde çalışır:

"Eeee düğün ne zaman?".

Hayırlı olsun filan gibi bir şeyin karşılığı
"darısı başına"dır.

Niyet, bekarların da evlenmesi ve piyasada aynı yaş grubundan kimsenin bekar kalmamasıdır.

Bunun sebeplerini tam olarak araştırmak yahut anlamak mümkün değil,
Çünkü kadın kafası olabildiğince tuhaf çalışır.
.

İlk aklıma gelen seçeneklerden bir tane sebep,
piyasada bekar popülasyonu bulunmasının, evlenilmiş adam açısından bir risk faktörü oluşturması,
yani açıkça bir kendine ve kocaya güvensizlik durumudur.

Bekarlara ise zaten hiç güvenilmez, ondan bahsetmeye gerek yok.


Bu sebeple evlenen herkesin dileği etrafındaki insanların da evlenmesidir.


Bir nasihat olarak "evli çiftler ile görüşür hale gelmek" gündemdedir,

Bekar arkadaşlar bir kenara ayrılır,
onlarla yalnızken görüşülür,

Çiftli git geller başlar,

Birileri hamile kalır ve akabinde bu seferde "siz ne zaman çocuk yapıcaksınız" sorusu gelir (bu konuya teğet geçmek istiyorum müsadenizle).


Netice olarak kadınlar, birbirlerine benzer bir şekilde, doğar, büyür, evlenir ve doğururlar.


Bu standartların dışında kalan, kalmak isteyen, kendi ayakları üzerinde ve yalnız/eş değiştirerek ve gelinlik hayali kurmadan yaşayanları ise sınır dışı edilirler.


Bu konunun esas enteresan olan kısmı ise, evlenmeniz konusunda baskı yapan yaklaşık 10 arkadaştan 8 tanesinin evliliğinden o ya da bu şekilde memnun olmaması ama "idare etmesi, en az 4 tanesinin ise hayatından bezmiş ve evlendiğine bin pişman olmasıdır.


Yine de evlenmenizi isterler..


Neden peki?


Buna da bir çukur teoremi adını veriyorum ben.

Kadınlar bir şekilde toplum, ahlak ve benzeri baskılar sonucu bir çukura düşer,
düştükleri çukur içerisinde de dışarıda kalanları "dışlanmış" zanneder
ve bu sebeple onları da yanlarına alabilmek için türlü çeşit hallere girer.


Nedir bu haller?

Evlilik ve çekirdek aile hususunda olur olmaz görüş bildirmek,

Her aradığında "hayatında kimse yok mu, sen ne zaman evleniceksin" demek,
"Hadi kızım bak yaşın kaç oldu artık bul birini yoksa evde kalıcaksın" demek,

"Bu akşam bize gelsene" diyip, haber vermeden saçma sapan adamlar ile baş-göz etmeye çalışmak,

ve benzeri..

Kendilerine o bekar hayatın hatırlatılmasını istemezler/hemen unutmaya teşnedirler,
görmeye dayanamazlar,
tek dayanabildiklerini kendilerinden daha mutsuz olan çiftleri bulup,
kadın kadına mutfakta "kaynım bana kaydı" standardında devam eden şikayetlere girmek, kendi şikayetlerini ancak daha kötülerini dinleyebilmek için dile getirmek,
ve eve "benimkinden daha kötü kocalar da var" fikri ile dönmektir.


Bu kadının kirli ve kötü yönüdür.

Üstelik bunu bütün kadınlar bilir,
yine de oynamaya devam eder...

35 yaşında hala hiç evlenmemiş olan bir kadın tuhaf,
40 yaşında ise kabul edilemez bir gerçektir.


Bu "bekar kadın"ın yalnız/çok eşli hayatından ne derece memnun olduğu,
evli olması halinden çok daha iyi bir hayat yaşaması gibi gerçekler mühim değildir,
"insan dediğin evlenir".


Ben burada iyi niyetten uzak,tuhaf bir kıskançlık çeşidi olduğunu düşünüyorum.

İnsan elbette sevdiği,
ömrünü beraber geçirebileceğine inandığı biri ile evlenebilir,
mutlu olabilir,
yuva yapabilir.

Ancak evlenmemiş olanları düşman olarak görmeye başlamak bambaşka bir hal..

Bekarların sahip olduğu "inek beslemeden süt içme" rahatlığı batıyor evli insanlara.

Aynı şekilde, tecrübelerime dayanarak, evli olup bekar rahatlığında yaşayan insan da batıyor.

"Öyle evlilik mi olur?" diyorlar.


Neden?


Çünkü evlilik dediğinde
sıkıntı,
kapris,
kavga,
huzursuzluk,
kıskançlık,
kısıtlamalar
olmalıdır.


Olmazsa,


olmaz..


Erkekler açısından ise durum daha farklı.
Bu bahsi geçen soğuk savaş onlarda yok.
Daha ziyade, evlenmeye karar vermiş arkadaşlarına evli erkeklerin öğütleri sıklıkla;
"manyak mısın oğlum sen",
"yakıcaksın kendini",
"gel yol yakınken vazgeç" şeklindedir.


İnsanın evlendiğinde tek eşli kalacağının garanti altına alınabileceği elbette biraz "old-fashion" bir görüş.

Nitekim artık evliler de her haltı yemekte bir mahsur görmediğinden, atı alan üsküdarı geçiyor.

Hatta evli olan kadın ve erkeğe piyasada arzın yüklü bir artışı var sebebi de "hiç değilse onu bırak beni al diye başıma bela olmaz" görüşü..

Bu sebeple aslında anlaşılması gereken,
evli kadınların etraflarındaki bekarları evlendirerek riski ortadan kaldıramadığı,
yalnızca bir miktar (o da belki) azaltabildiği.
.

Ancak diğer sebep olan bekarlarda bulunan "gez-toz-eğlen-hayatını yaşa" özgürlüğüne doğan kıskançlığa bulunabilecek karşılıklar da şunlar:
"Yaşlandığında tek başına kalacaksın",
"İnsan bazen omzunu dayayacak bir baş arıyor",

"Bütün ömrünü sevgili değiştirerek geçiremezsin, sen de yaşlanacaksın".


Diğer tarafa geçip, bekarların evliler ile bir soğuk savaşı var mı diye baktığımda,
Ancak evlenmek isteyip evlenemeyen,
Kendine bir türlü uygun birini bulamayan,

Etrafındaki tüm iyi ve kendine uygun erkeklerin kendinden daha küçük ve güzel kadınlar ile evlendiğini fark eden
Ve bundan muzdarip insanlarda olabileceğini görüyorum.


Bu da gerçekten bir haksız rekabet ortamının sonucu gelişen haklı bir serzeniş.

Erkekler rahatlıkla para ve mevki kullanarak kendilerinden küçük kadınlar ile birlikte olabilir, evlenebilirken,
kadınların kendilerinden küçük erkekler ile birlikte olması otomatik bir "jigolo tutmuş kendine" tepkisine yol açıyor (bu da yine kıskançlıktan kaynaklanıyor elbette).


Erkeklerin yaşlandıkça mevki ve para sahibi olması onları "karizma" sahibi yaparken, Kadınların yaşlandıkça mevki ve para sahibi olması ancak estetik müdahaleler sonucu bir avantaja dönüşebiliyor.

Çünkü kır saçlı erkek karizmatik,

Kırışmış kadın yaşlı oluyor..


Kadınlar 45-50 yaşlarında kendilerine o yaşlarda düzgün bir erkek bulmakta zorlanırken, Erkekler 45-50 yaşlarında yarı yaşındaki karıları alıp bir güzel piyasada endam sergiliyor..


Bekar kadınların bu durumda 25-30 yaşındaki gözü 45-50lik adamlarda olan diğer kadınlara kıl olması gayet "normal".

Yani onların soğuk savaşı "evlilik-bekarlık" ile değil, onların savaşı kırışan ciltler, ilerleyen yaşlar ve daralan erkek havuzu ile..


SONUÇ: Evliler ve bekarlar arasında bir soğuk savaş yok aslında,

Mutlu olamamış evli kadınların kendilerinden daha mutsuz olmayan herkesle bir savaşı var..

Bunun dışında tüm kadınların tüm kadınlar ile bir soğuk savaşı var ki bunun evlilik - bekarlık ile alakası yok,
Ve erkeklerin kadınlara göre her zaman daha sığ olmak gibi bir avantajı var;
bu tip konularda, bizim kadar düşünüp/yazıp kendilerini yormuyorlar :)

8 yorum:

Selim Isik dedi ki...

Bu kadınlardan yüksek seslerle çıkan erkeklerin daha sığ, daha basit, ayrıntılara değer vermeyen, düşünüp taşınmayan insanlar olduğu konusundaki şayialara gıcık oluyorum. Çünkü bunlar gerçek değil ve bunlar kadınların erkekleri ne kadar az algıladığını gösteriyor. Mevlana'nın da söylediği gibi anlatabileceklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.

Erkekler başka erkeklerle bir kadının diğer kadınlarla ilgilendiği kadar ilgilenmezler. Bu doğru, ama bu insanı sığ yapmaz. Tersine daha ahlaklı yapar. Erkekler, deliler gibi futbol takip ederler, kadınlar deliler gibi magazin takip ederler ve ortalaam bir erkeğin futbol hakkındaki düzeyi ortalama bir kadının magazin hakkındaki düzeyinden her zaman daha fazladır. Kadınlar ne yazık ki dünyanın sadece kendi etraflarında döndüğünü düşündükleri için bir erkek eğer kadının ilgilendiği konuyla ilgilenmiyorsa otomatikman sığ damgasını yer. Zavallı erkekler sığ olmamak için magazin, makyaj malzemesi, ayakkabı, kemer, çanta gibi konularda kendilerini geliştirmeye çalışırlarken, kadınların mesela Messi ile ilgili fikirleri ancak ayy yer cücesi bu, baksana Ronaldo aslanlar gibi kesin bu daha iyi topçudurdan öteye geçmez. Messi'nin neden Ronaldo'dan iyi olduğu konusunda vereceğiniz 45 dakikalık sempozyumdan da muhakkak sıkılacaklardır. Sonunda erkeğin yiyeceği damga her türlü bellidir. Manyak, psikopat ya da en iyi ihtimalle sen naptın be yavrumdur.

Yine gözlemlediğim kadarıyla kadınlar kesinlikle erkeklerden daha iyi oyun kurarlar. Bunun da sebebi bana göre erkeğin değer yargılarıdır. Ortalama bir erkek ortalama bir kadına göre her zaman daha tok gözlü, daha hakkaniyetli, daha hakkına razıdır. Ahlaksız bir kadın her zaman ahlaksız bir adamdan çok daha tehlikelidir.

Neyse sıkıldım. Genellemeler üzerinden gitmeyi de çok sevmem zaten.

Adsız dedi ki...

iiymiş...tecrübe edip de mi yazdın tüm bunları?

Selim Isik dedi ki...

Yok.

Amerika'yı görmeden Amerika romanını yazan Kafka gibi kıçımdan uydurdum.

shadowboxer dedi ki...

Sevgili Selim Işık,

Senden yeniden haber alabilmek için erkeklere sığ demek mi gerekiyordu? :)

Şöyleki, genelleme bütünün tamamını değil ancak önemli bir kısmını kapsar, bu şartlar altında kendine ve benzerin bir kaç erkeğe bakıp "hayır erkekler sığ değil" demek çok da doğru değil. aynı şekilde, yazı boyu anlatmış olduğum kadın tipinden çok uzak bir insan olduğumu düşünmeme/ummama rağmen, bir kadın olarak bu genellemeleri yapıyorum.
yani, sinirlenme..

adsız'ın sormuş olduğu "tecrübe edip de mi yazdın" sorusunun sana olduğundan emin değilim, bana sorduysa benim de cevabım aynı, hayır bende kıçımdan uydurdum :))

Adsız dedi ki...

kıçın epey iriymiş ki bolca sıçmışsın.hanginiz alırsa üstüne.görünen o ki bokunuzla kavga edecek kıvamdasınız..bol demogoji,bayık bayık ve yavşakça...hadi sıçmaya devam,tutmayayım sizi.

shadowboxer dedi ki...

Sevgili Adsız,

Kıç büyüklüğünün sıçılan bok miktarı ile doğrudan bir ilişkisi olabileceği gibi büyük bir yanılgı içerisindesin.

Bu yanılgının sebebinin ağzınla sıçıyor olmandan kaynaklandığı kanaatindeyim.

bol demogoji,bayık bayık ve yavşakça olmayan yazılarını okuyabilmek için anonim yazar kıvamından çıkıp gaipten seslerini göndermek yerine bir kimlik edinmeni temenni ederim.

Ağzına da bez bağla, günlüğümü kirletiyorsun.

Adsız dedi ki...

ahlaksız kadınları eğlenceli bulduğumu yazıcakdım ama ilerledikçe gördüm ki bir adsız adsız olduğu kadar da şuursuz ,şimdi adsız olcam ben bunu yazınca ama üst taraftaki adsızla yakından uzakdan alakam olmadığını da bilmeni isterim.yalnız o adsıza cevap yazarken kullandığın kelimeler dikkatimi çekti de,daha önce sana yazdığım bi kaç şeyde kullandığım ilk etapda göze çarpmayan kelimeleri kullanmışsın, o cümleleri kurduğumu düşündüğüne inanamıyorum.
evet ne diyordum.ben ahlaksız kadınları izlemeyi seviyorum.boşanmayı da çok seviyorum : )

shadowboxer dedi ki...

Adsız the 2nd,

Sen de büyük bir yanılgı içerisindesin. Daha önce bana yazdığın şeylerden bir takım kelimelerin yazılarımın içerisinde geçmesi normaldir, yıllarca ortak bir dili konuşmaktan kaynaklanır.. birini sen, seni biri, seni adsız yahut şuursuz ya da o kelimeleri kullanabilecek biri sanmam gibi bir şey söz konusu bile değil, ne şimdi, ne de o ortak dili kullanmayı bıraktıktan 40 sene sonra..

ahlaksız kadınlara gelince, ben sevmiyorum. bu benim ahlaksız olmadığım ya da ahlaksızlık yapmadığım/yapmayacağım anlamına gelmiyor. sadece sevmiyorum. zaten ben kadınları sevmiyorum, ahlaklı olanlarını da.. artı erkekleri de sevmiyorum. yani ister zeki ister çevik ister ahlaklı olsunlar, bana yaranamazlar..

eğlenceye gelince,
ancak ben eğlenceliysem eğlence gerçek bir anlam kazanıyor gözümde. başkalarının eğlenceli olması beni eğlendirmeye yetmiyor..