1 Ocak 2008 Salı

içimizdeki gürültüyü sessizleştiren adamları sevip, içimizdeki gürültüyü kendi gürültüleri ile bastıran adamlara aşık oluyoruz.

burada bahsi geçmekte olan "biz" nasıl bir grup, kimlerden oluşur, kimleri dışında bırakır bilmiyorum. sadece "bu ve benzeri" kadınlar olduğundan haberdarım. zaman zaman sessizliğe, zaman zaman kendi içindekinden daha büyük bir gürültüye ihtiyaç duyan ve bu sebeple "tutunamayanlar"a ufak bir gönderme ile "dengelenemeyenler" adı altında toplanabilecek kadınlar. hepsini bir erkekte bulamadığından muzdarip, hepsini kendi bünyesinde barındırmaktan daha da muzdarip olanlar. grubun adı "muzdaripler" olarak da değişebilir, paşa gönlüm bilir. Hayatlar her hakkı saklı tutar, gruplar gönle göre isim alabilirler, isterlerse tek çatı altında toplanabilirler, çatı mor olabilir..

ya da yıllardır her kadının yaptığı gibi, bunca kadın kadına konuşmaya rağmen, her kadın kendini, kendi hikayesinden bağımsızlaştıramamaktan, bir hikayenin biricik kahramanı sanır, grup falan olmaz, istisnalar kaideyi bozmaz.. Netice ise sabit kalır, bir gürültücü erkekler vardır, bir de o kötü kokuları saran fısfıs gibi gürültü kovan erkekler..

Zamana göre ihtiyaçlar değişir, bazı kadınlar için.

Çünkü bazı kadınların dışında kalan “öbür kadınlar” ne istediklerini, ne aradıklarını bilirler. Aldıklarından memnun olmayabilirler ama bilinçli tüketicidirler en azından. Bu sebeple tüketene kadar tüketmek istediklerini kullanırlar. Mesela “bana gürültücü erkek lazım” derler, onu alır, onu boşar, başka bir gürültücü erkekten yaşamlarına devam ederler.

Bense kendime bir ses düzeyi belirleyemiyorum. “İçerideki ses düzeyi geçici sağırlığa sebep olur” tabelasını göre göre koşabileceğim gibi, kuş sesi bile olmayan bir çayırda yıllarımı da geçirebilirim..

Hiç yorum yok: